Malumun İlamı...
Koro
başladı...
Erdoğan’ın
şakşakçılarının hep bir ağızdan söylediği yeni şarkının adı “Vizyon Belgesi”...
Ciddi
bir hazırlığın ürünüymüş...
Bu
belgeyi hazırlayanlar arasında, Ömer Çelik, Mahir Ünal, Yalçın Akdoğan,
Süleyman Soylu ve Hüseyin Çelik'in yanı sıra, Osman Can, Etyen Mahcupyan, Vedat
Bilgin, Naci Bostancı ve Savaş Barçın da varmış...
Eğitimden
sağlığa, ekonomiden sosyal yaşama birçok alanda yaptıklarını anlatmakla
kalmıyor, üzerine yeni program koyuyormuş...
Aman
efendim neymiş de neymiş...
*
Yetmedi;
Erdoğan’ın konuştuğu salon da sanatçısından futbolcusuna herkes oradaymış,
konuşmasına kardeşlerim diyerek başlamış, İhsanoğlu’nun konuştuğu salon ise
cılızmış, konuşmasına azizler diye başlamış...
*
Bakalım
şu AKP’nin malum isimleriyle, Anayasa Mahkemesi raportörlüğündeyken AKP
hukukunu uygulayan ve ayrılıp AKP’ye katılan Osman Can’ın, Hrant Dink’i
katleden çetenin arkasındakilerin AKP döneminde bir türlü ortaya çıkarılamamasına
rağmen AKP yandaşlığını bir türlü bırakmayan Etyen Mahcupyan’ın, MHP ye göz
kırpıp AKP ye oynayan Vedat Bilgin’in de katkı verdiği “vizyon” belgesine...
*
Nedir
vizyon?
Geleceğe
ait bir resim; kafamızda tasarladığımız gelecek düşüncemizin resmi...
O
zaman soralım, Erdoğan kafasındaki Türkiye’yi 12 yıllık iktidar döneminde
ortaya çıkartmadı da bugün mü bekledi?
Vizyonunun
ne olduğunu bilmeyen kaldı mı ki, yeni bir iş yapılıyormuş gibi vizyon belgesi
açıklanıyor...
Vizyonun
belgesi mi olur?
*
Adı
vizyon, ama aslı baştan aşağı geçmişle cumhuriyetle hesaplaşma belgesi...
Birinci
dünya savaşında Osmanlı topraklarının işgal edilmesinden sonra Mustafa Kemal’in
önderliğinde verilen kurtuluş savaşı ile cumhuriyetin kurulmasına sahip çıkılıyormuş
gibi başlıyor, ama devamında Mustafa Kemal’in kurduğu cumhuriyetin başarısız
olduğu, statükoyu koruyup değişimi yakalayamadığı vurgulanıyor...
Neymiş,
ikinci dünya savaşından sonra tamamen yerle bir olan Almanya ve Japonya toparlanıp
atak yaparken Türkiye değişimi izlemek zorunda kalmış, 50’li yıllardaki Menderes
ve Bayar dönemi bir değişim noktasıymış ama bu süreç askeri darbe ile kesilmiş,
sonraki yıllar hep darbelerle ve koalisyonlarla kaybedilmiş ve 2001 de AKP
değişim arzusunun tezahürü olarak ortaya çıkana kadar da ülke tarihi hep statükonun
değişim, hak, özgürlük isteyenleri bastırması, işkence ve zorbalıkla
sindirmesiyle geçmiş...
91
yıllık cumhuriyet tarihi içinde yaşanan olumsuzlukların büyük çoğunluğu
sistemin değişime direnmesiyle ortaya çıkmış 1940’larda devletin ve kurumların
değişime direnmesi çok ağır bedeller ödetmiş...
AKP
den önce anlayış, “önce devletmiş”, AKP’den sonra “önce millet” olmuş...
Erdoğan
ve yanındakiler, geriye doğru 91 yıllık tarihe baktıklarında gurur duyuyormuş;
zira bu süre içinde her zorluğa sabretmişler, değişim umutlarını hep diri
tutmuşlar, zorbalığın, yasakların ve yolsuzlukların ilelebet sürmeyeceğine
inanmışlar ve bu inanç ve umutla ayakta kalmışlar...
Kim
bunlar?
Onların
karşısında olanlar, devletin yanında olanlar kim?
İşte
Erdoğan’ın vizyonerlerinin hazırladığı sözde yeni vizyonunun ana fikri bu;
geçmişle hesaplaşma, cumhuriyet dönemini statükocu ilan edip karalama, bizden
olanlar ve karşımızdakiler diye ayrıştıran bölücülük...
İyi
de bunun nesi yeni, neresi vizyon?
Baştan
beri söyledikleri bu değil mi?
*
Gelelim
cumhuriyet döneminde statükoyla bastırılan değişim taleplerinin ne olduğuna...
Bunlardan
en başta geleni, etnik kökenli meşhur dersim isyanıymış, bunun bastırılması
halkın hak taleplerine kulak tıkanmasının eseriymiş...
Bu
yıllarda camilerin kapatılması, kuran eğitiminin yasaklanması, milletin manevi
değerlerine duyarsız kalınması, yazar ve sanatçıların sürgünlere gönderilmesi
ve faili meçhul cinayetler hep değişime yönelik direncin ürünleriymiş...
Nihayet,
başörtüsü sorunu da statükonun değişime olan direncinin, hatta ve hatta terör
meselesi de statükonun değişime olan direncinin, farklı olana tahammülsüzlüğün
neticesiymiş...
Demek
ki, neymiş, statükoculuğu bırakıp PKK taleplerine evet denilseymiş terör de
olmazmış...
Pes
doğrusu...
İşte
vizyon vizyon dedikleri bu!
Etnik
kökenli Kürt milliyetçiliğine ve “velev ki siyasi simge” diye savunulan türbana
selam, cumhuriyeti eleştirmeye ve kemirmeye devam...
Adı
da ne güzel değil mi, kulağa ne hoş geliyor, “değişim”...
Neyin
neye değişimiyse artık...
*
“Vizyon
belgesinin” gerisi, “icraatın içinden” programı...
Muhalefete
ve cemaate eleştiri, cumhurbaşkanının cumhurun başı olduğu edebiyatı, 17 Aralık’ın
darbe girişimi olduğu...
Hülasa,
miting alanlarında bugüne kadar ne söylendiyse o; gaz verme...
Her
türlü özgürlüğü savunmuşlar, şehirlere parklar okullar yapmışlar, darbe
girişimlerini önlemişler, devleti “değişime” karşı koruyan çetelerle mücadele
etmişler, ders kitaplarını ücretsiz dağıtmışlar, kimsenin hayat tarzına
müdahale etmemişler filan...
Ne
ala değil mi?
Bir
taraftan statükoyu koruyan “çetelerle” mücadele etmekle övüneceksin, öte yandan “orduya kumpas” kuruldu diye bu
işi başkalarına yıkmaya çalışacaksın...
Yersen!..
*
Netice,
AKP iktidarıyla başlayan yeni Türkiye’yi inşa sürecinin cumhurbaşkanını halkın
seçmesiyle en “parlak” dönemine ulaşacağı, Erdoğan’ın herkesi kucaklayacağı,
çözüm sürecinin devam edeceği, demokrasinin daha da gelişeceği, toplumsal
refahın artacağı ve öncü ülkeler arasına girileceği vaatleri...
*
İşte
abartılan “vizyon belgesinin” içeriği bundan ibaret...
Belge
bu haliyle bir vizyonun değil, olsa olsa AKP iktidarıyla Türkiye’nin nereden
nereye geldiğinin ve cumhuriyetin altının nasıl oyulduğunun, Erdoğan’ın
cumhurbaşkanı seçilmesi halinde daha da karanlığa sürükleneceğinin açık itirafı
olacak nitelikte...
Kısacası
Vizyon mizyon hikaye...
Allaya
pullaya söyledikleri, malumun ilamı...
Hepsi
bu!..
Mustafa Tuğrul
Turan