25 Şubat 2016 Perşembe

Demokrasi İçin Parti İçi Demokrasi... (MHP Üzerine...)

Siyasi partiler diktatörlüklerde yoktur; demokrasilerde vardır; izatihi demokrasinin ürünü örgütlerdir...
*
Elbette siyasi partilerin olduğu her rejimi de demokrasi saymamak gerekir...
Bugün bizim ülkemizde olduğu gibi, bazen siyasi partiler var olsa da demokrasiyi mumla aramak gerekebilir...
*
İşin bu tarafı ayrı bir meseledir...
*
Özünde siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır...
Demokrasinin önemli bir parçası olan bu örgütlerin de haliyle demokratik ilkelere göre işlemesi beklenir ki, demokrasinin kökleşmiş olduğu batı toplumlarında durum tam da böyledir...
Ülkede demokrasi vardır, buna paralel olarak, bu demokrasinin temel taşı olan siyasi partilerde de “parti içi demokrasi” vardır...
Buna göre, yönetimler seçimle iş başına gelir, partiyi başarıya taşıyan seçim kazanan devam eder, başarılı olamayan, seçim kaybedense istifa eder...
Batılı ülkelerin demokrasi tarihine bakıldığında bunun birçok örneğine rastlamak mümkündür...
*
Bizdeyse siyasi parti örgütlenmesi, genel başkanlık müessesesi, delegelik, genel kurul v.s hepsi şahsımıza münhasırdır; Türkçesi bize özgüdür...
Genel başkan, genel başkan değil, değişmez “lider”, delege, özgür iradesiyle parti organlarını seçen değil, çoğunlukla genel başkanın vereceği işarete göre hareket eden parti üyesidir...
Ve en önemlisi, genel başkanın partinin başında olmasının ölçütü partiyi başarıya taşıması, seçim kazanması değil, her yenilgiye bir kılıf uydurma becerisine sahip bulunması ve tabi ki, delegelere hakim olmasıdır...
 Böyle olunca ne kadar seçim kaybederse etsin, genel başkan ve yanındaki şürekası hiç değişmez;   başkan doğal liderdir, ne yaparsa yapsın eli öpülür baş üstünde tutulur...
Bizimki gibi “çarpık demokrasiye” de bu tip bir parti örgütlenmesi yakışır...
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştur...
Tencere ve kapaklar o kadar uyumludur ki, bu uyumu sağlayan Siyasi Partiler Yasası, yıllardan beri değiştirilmemektedir...
*
Bazıları son yıllarda milletvekili adaylarının birkaçını “ön seçim” yaparak belirlemek suretiyle demokrat görünmeye çalışsa da özünde parti içi demokrasi meselesinde hiç birisinin diğerinden farkı yoktur...
Partilerimizin genel başkanları, sözde “liderleri” bırakın bir seçimi defalarca seçim kaybetseler de istifa etmemekte, yenilgi sonrası, bir kongre yapmak zorunda kalsalar da allem edip kalem edip hiç sıkılmadan o koltuğa oturmaya devam etmektedir...
*
Bunun onlarca, hatta yüzlerce örneğini saymak mümkündür; ancak hiç kuşku yok ki, en somut ve en yenisi, MHP genel başkanı Devlet Bahçeli ve yakın adamlarının, son 1 Kasım hezimetinden sonra istifa etmedikleri gibi, parti kongresini toplamamaları, toplanmasını isteyenleri de hain ilan etmeleridir...
*
MHP Genel Başkanı Bahçeli, kongrenin toplanması için partinin Tüzüğünde yazılı olan imza sayısına ulaşıp çağrı yapanlara, “kongre toplanmayacak” diyerek, mahkemeye gitmelerini söyleyebilmiştir...
*
Bu pişkinliği sözcüklerle anlatmak mümkün müdür?
*
Tüzük ne günler için vardır, kongre hezimetle sonuçlanan bir seçimden sonra yapılmayacaksa, ne zaman yapılacaktır...
MHP, sanki siyasi bir parti teşkilatı değil, Bahçeli ve arkadaşlarının dükkanıdır...
*
Nitekim daha dün parti genel merkezi, dükkan sahibi gibi davranarak, kongre talep eden imzaları veren dört il ve bir de merkez ilçe teşkilatını seçimle gelmiş olmalarına bakmaksızın feshetmiştir...
Bu yaşananların, normal, orta halli bir demokraside yaşanması imkansızdır...
*
Her şeye rağmen koltuklarını koruma telaşında olan Bahçeli ve arkadaşlarının bundan sonra da İl ve ilçe teşkilatlarını feshetmeleri sürpriz olmayacaktır...
*
Bahçeli ve arkadaşları, mahkemeden kongrenin yapılması gerektiği yolunda bir karar çıkar da kongre yapmak zorunda kalırlarsa, hiç değilse bu “imzacı” il ve ilçelerin yeni atanacak yönetimleriyle kongre yapıp yeni delegeler belirlenmesini veya bu il ve ilçelerin kongrede hiç temsil edilmemesini sağlama telaşı içindedir...
*
Defalarca seçim kaybetmiş olmalarına rağmen, kendi partisi içinde demokratik mekanizmaların işlemesini engelleyerek, koltuğa yapışanların, ülkeye demokrasinin yerleşmesine ne kadar katkıları olabilir...
*
Demokrat olmak bir karakter meselesidir; gerçekten demokrat olan, partide, dernekte, şurada, burada her ortamda demokrattır, demokrat davranır...
Bugün partide demokrasiyi askıya aldım ama yarın iktidara gelirsem ülkede demokrasiyi uygulayacağım diyenlere kim inanır...
*
Artık çok net olarak ortaya çıkmıştır ki, gerçek demokrasiye kavuşmak için AKP’nin iktidardan gönderilmesi yeterli değildir; bunun için diğer partilerin başına “çöreklenmiş” “ağalardan” da kurtulmak, bunun için de başta siyasi partiler yasası olmak üzere anti-demokratik tüm yasaları değiştirmek gerekmektedir...
*
Öyleyse gerçek manada demokrasiye varmak için önce demokratik parti teşkilatları için uğraş verilmelidir...