16 Haziran 2014 Pazartesi

İkibin Mantığı...

Siyaset yapanların önemli bir bölümünün çapsızlığı yolsuzluğa bulaşması nedeniyle bu ülkede siyasetçiye pek de iyi gözle bakılmıyor artık...
Gerek bu nedenle ve gerekse kendi partisince gösterilecek bir adayın seçimi kazanmasının neredeyse imkansız olduğunu gören kimileri, yeni seçilecek cumhurbaşkanının “siyasetçi” olmaması gerektiğini söylüyor...
Lakin devlet yönetimi, en azından kötü siyasetçilerle mücadele edebilecek kadar da olsa siyasetin raconunu bilmeyi gerektiriyor...
*
Hatırlayın ikibin yılını 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in görev süresi uzatılmamış, parlamentoda grubu bulunan partiler bir türlü cumhurbaşkanı adayı bulup çıkartamamış, meclis kendi içinden belli bir isim üzerinde uzlaşamamış ve benim adayım olmayacaksa onun ki de olmasın mantığıyla hareket edilerek, yüz sene düşünülse akla gelmeyecek bir isim olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer üzerinde mutabakat sağlanmış ve Sezer, rüyasında görse inanamayacağı makama oturtulmuştu...
Ve sonunda Sezer, kendisini öneren ve o makama oturtan başbakana Anayasa kitapçığını fırlatmış, zaten pamuk ipliğine bağlı ekonomik kriz siyasi krize dönüşmüş, erken seçime gidilmiş ve AKP tek başına iktidar olmuştu...
Sezer’in icraatları da kırmızı ışıkta durmak, gönderilen görevden alma kararnamelerini imzalayıp yerine yapılan atamaları imzalamamak gibi özünde hiçbir mana ifade etmeyen işler yapmaktan öteye gitmemiş, AKP vekalet atamalarla devlette kadrolaşmış, veto edilse de ikinci kez göndermek suretiyle istediği yasayı da çıkartmıştı...
Oysa olması gereken parlamentonun kendi içinden bir isimi cumhurbaşkanı yapmasıydı...
Dolayısıyla Sezer’in cumhurbaşkanı yapılması, aslında parlamentonun kendi varlığını reddetmesi demekti...
*
Şimdi cumhurbaşkanını halk seçecek...
Ama işin özünde değişen pek bir şey yok aslında...
Çünkü seçilecek cumhurbaşkanını mecliste grubu bulunan partilerden en az 20 milletvekili önerecek...
Halk, siyasi partilerin önerdiği adayı o makama getirecek...
*
İşte CHP ve MHP “çatı adayı” dedikleri ismi açıkladı...
İslam İşbirliği Teşkilatını eski başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu...
Bu ismin, cemaat ve ABD’nin de desteklediği bir isim olup olmadığı, kesin aday olup olmayacağı ve kazanıp kazanamayacağı ayrı konu...
Ama aday tayinindeki mantık yine “ikibin” mantığı...
Benim adayım tek başına seçimi kazanamayacaksa, onun ki de olmasın, siyaset dışından birisi olsun...
Tayyip Erdoğan olmasın da kim olursa olsun...
Kısacası, on dört yıl sonra tarih tekerrür etti...
Hem öyle etti ki, bu defa AKP adayının karşısına çıkartılacak ismin AKP tabanından da oy alması için İslam dünyasına yakın bir isim bulunup çıkartıldı...
Oysa tarih, eğer hatalar tekrar edilmezse tekerrür etmez...
Aynı hatalar yapılınca tarihin tekerrür etmesi de elbette tarihin değil, o hataları yapanların suçudur...
*
CHP ve MHP’nin, siyaset üstü ve de özellikle İslam dünyasına yakın bir isim üzerinde uzlaşı araması, AKP’ye karşı duydukları kompleksin olduğu kadar, kendi içlerinden bir adam çıkartamayacak kadar yetersiz olduklarının da göstergesidir...
Siyaset üstü bir ismin, cumhurbaşkanı seçilse bile güçlü bir iktidar partisi ve onun başbakanına karşı duruşunun ne olacağı çok tartışmalı değil midir?
Bu durum, Sezer ve AKP ile onun başbakanı R. Tayyip Erdoğan ilişkisinde açıkça görülmemiş midir?
*
Elbette zaman her şeyi çok net bir şekilde gösterecektir...
Lakin İslamcılara yakın bir ismi öneren CHP’nin bunun bedelini ödeyeceğini söylemek kehanet olmasa gerektir...
CHP, Tayyip Erdoğan’ın, cemaat ile işbirliği içinde hareket ettiği iddiasını adeta doğrulayan bir siyaset izlemektedir...
Ekmeleddin İhsanoğlu isminin, aday açıklanmadan önce defalarca telaffuz edilen ilkelerle, özellikle de  “herkesi kucaklayan” ifadesiyle örtüştüğünü söylemenin inandırıcı hiçbir yanının olmadığı ortadadır...
CHP bunu, herkesten önce tabanına ve hatta kendi içinde birçok milletvekiline anlatamayacaktır...
Sağa kaymayı siyaset yapmak sanan CHP yönetimi, sonunda İslam dünyasına yakın bir ismi önererek duvara toslamıştır...
Unutulmamalıdır ki, bir şeyin aslı varken taklidine itibar edilmesi eşyanın tabiatına aykırıdır...

Mustafa Tuğrul Turhan










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder