Fırsat Eşitliği Umudunun
Yaşatılması Adına Açık Teşekkür...
Eğitim
ve öğretim sistemi, ulus olmanın temel taşlarından birisidir...
Tevhidi
Tedrisat olarak bilinen ve özü itibariyle öğretimde birliği sağlamak, belli
esaslar çerçevesinde tek elden yürütmek için çıkarılan eğitim ve öğretime
ilişkin yasa da, cumhuriyet ilkelerini benimsemiş bir ulus yaratmayı
amaçlamıştır...
Öğretimde
birlik sağlamanın en başta gelen hedefiyse, ulusun tüm çocuklarına aynı
fırsatın verilecek olması, bilinen söylemle “fırsat eşitliğinin”
yaratılmasıdır...
Fırsat
eşitliği, devletin yurttaşlarına karşı olan en önemli yükümlülüğüdür...
*
Yaşam
pratiğinde bu yükümlülük, aynı derecedeki tüm okulların, binasından tutun, tüm
donanımların aynı nitelikte olması ve aynı kalitede öğretim ve eğitim yapılması
olarak ete kemiğe bürünmesi demektir...
Aksi
halde, fırsat eşitliğinden ve tabi tüm yurttaşlarına karşı eşit ve adil
davranması gereken devletin bu yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilmesi
mümkün olamayacaktır...
*
Cumhuriyetin
ilanından sonraki yıllarda, eğitim ve öğretimin devlet okullarında
yürütülmesine bağlı olarak fırsat eşitliği sağlanması başarıyla uygulanmış ve
Köy Enstitüleri ile ülke ihtiyacına yönelik bir milli model geliştirilmişse de,
bu süreç özellikle çok partili döneme geçilmesiyle birlikte kesintiler
yaşamıştır...
Eğitim
ve öğretim işinin zaman içinde özel sektör tarafından yapılmasının önünün
açılmasıyla fırsat eşitliği kavramının içi de boşalmaya başlamış, ülkenin genel
ekonomik yapısına paralel olarak devlet okulları, özel okulların sunduğu
olanaklara yetişemez olmuş ve buna bağlı olarak, fırsat makası özel okullar
lehine açılmıştır...
*
Bugün
gelinen noktadaysa, eğitim ve öğretimde devlet okulları nicelik olarak önde
görünse de özel okullar nitelik olarak önemli bir fark yaratmış ve fırsat
eşitliği ne yazık ki, bir ütopya haline gelmiştir...
Özel
okullar, gerek bina ve gerekse donanım itibariyle devlet okullarıyla mukayese
edilemeyecek ölçüde öne geçmişken, devlet okulları, en temel ihtiyaçlarını bile
gideremeyecek durumdadır...
Milli
eğitimin millisi sözde kalmış, eğitim ve öğretim, özelleştirme politikasının
hızlandırılmasına bağlı olarak, neredeyse tamamen özel sektöre bırakılmıştır...
*
Bu
süreçte, donanım itibariyle özel okullar ile aynı seviyede olmasa da bir devlet
okulu açılması bile, fırsat eşitliği dengesi bakımından son derece önem ifade
eder hale gelmiştir...
İşte
tam da bu noktada, hele devletin, okul yapmayı bırakın, var olanları elden
çıkartmayı planladığı bir dönemde hayırseverlerce okul yaptırılarak milli
eğitime bağışlanması, hiç kuşkusuz takdirle karşılanması gereken son derece
önemli bir adımdır...
*
Bu
adımlardan birisi de hayırsever iş adamı Sait Ulusoy tarafından Yaşamkent’te
atılmıştır...
Son
yıllarda yoğun bir şekilde yapılaşmasına ve nüfusu hızla artmasına karşılık,
devletçe okul ihtiyacı düşünülmediği için eğitim ve öğretimin her geçen gün bir
yenisi açılan özel okullara bırakıldığı Yaşamkentte, Sait Ulusoy tarafından
yaptırılarak Milli Eğitim Bakanlığına bağışlanan Akgül Ulusoy İlk ve Ana Okulu,
bugün itibariyle bölgenin tek devlet
okuludur ve kuşkusuz çok önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır...
Bu
nedenle bölgede yaşayanlar ve “tercihini” devlet okulundan yana kullananlar adına
Sn. Sait Ulusoy’a ne kadar teşekkür etsek, ne kadar kutlasak ve ne kadar takdir
etsek azdır...
*
Dileğimiz,
özellikle bölgede ikamet eden diğer hayırseverlerimizin de Yaşamkent’in bu tek
devlet okulunun donanım ihtiyaçlarının karşılanmasında desteklerini
esirgememeleridir...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder