8 Ekim 2014 Çarşamba

Fırsat Eşitliği Umudunun Yaşatılması Adına Açık Teşekkür...

Eğitim ve öğretim sistemi, ulus olmanın temel taşlarından birisidir...
Tevhidi Tedrisat olarak bilinen ve özü itibariyle öğretimde birliği sağlamak, belli esaslar çerçevesinde tek elden yürütmek için çıkarılan eğitim ve öğretime ilişkin yasa da, cumhuriyet ilkelerini benimsemiş bir ulus yaratmayı amaçlamıştır...
Öğretimde birlik sağlamanın en başta gelen hedefiyse, ulusun tüm çocuklarına aynı fırsatın verilecek olması, bilinen söylemle “fırsat eşitliğinin” yaratılmasıdır...
Fırsat eşitliği, devletin yurttaşlarına karşı olan en önemli yükümlülüğüdür...
*
Yaşam pratiğinde bu yükümlülük, aynı derecedeki tüm okulların, binasından tutun, tüm donanımların aynı nitelikte olması ve aynı kalitede öğretim ve eğitim yapılması olarak ete kemiğe bürünmesi demektir...
Aksi halde, fırsat eşitliğinden ve tabi tüm yurttaşlarına karşı eşit ve adil davranması gereken devletin bu yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilmesi mümkün olamayacaktır...
*
Cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda, eğitim ve öğretimin devlet okullarında yürütülmesine bağlı olarak fırsat eşitliği sağlanması başarıyla uygulanmış ve Köy Enstitüleri ile ülke ihtiyacına yönelik bir milli model geliştirilmişse de, bu süreç özellikle çok partili döneme geçilmesiyle birlikte kesintiler yaşamıştır...
Eğitim ve öğretim işinin zaman içinde özel sektör tarafından yapılmasının önünün açılmasıyla fırsat eşitliği kavramının içi de boşalmaya başlamış, ülkenin genel ekonomik yapısına paralel olarak devlet okulları, özel okulların sunduğu olanaklara yetişemez olmuş ve buna bağlı olarak, fırsat makası özel okullar lehine açılmıştır...
*
Bugün gelinen noktadaysa, eğitim ve öğretimde devlet okulları nicelik olarak önde görünse de özel okullar nitelik olarak önemli bir fark yaratmış ve fırsat eşitliği ne yazık ki, bir ütopya haline gelmiştir...
Özel okullar, gerek bina ve gerekse donanım itibariyle devlet okullarıyla mukayese edilemeyecek ölçüde öne geçmişken, devlet okulları, en temel ihtiyaçlarını bile gideremeyecek durumdadır...
Milli eğitimin millisi sözde kalmış, eğitim ve öğretim, özelleştirme politikasının hızlandırılmasına bağlı olarak, neredeyse tamamen özel sektöre bırakılmıştır...
*
Bu süreçte, donanım itibariyle özel okullar ile aynı seviyede olmasa da bir devlet okulu açılması bile, fırsat eşitliği dengesi bakımından son derece önem ifade eder hale gelmiştir...
İşte tam da bu noktada, hele devletin, okul yapmayı bırakın, var olanları elden çıkartmayı planladığı bir dönemde hayırseverlerce okul yaptırılarak milli eğitime bağışlanması, hiç kuşkusuz takdirle karşılanması gereken son derece önemli bir adımdır...
*
Bu adımlardan birisi de hayırsever iş adamı Sait Ulusoy tarafından Yaşamkent’te atılmıştır...
Son yıllarda yoğun bir şekilde yapılaşmasına ve nüfusu hızla artmasına karşılık, devletçe okul ihtiyacı düşünülmediği için eğitim ve öğretimin her geçen gün bir yenisi açılan özel okullara bırakıldığı Yaşamkentte, Sait Ulusoy tarafından yaptırılarak Milli Eğitim Bakanlığına bağışlanan Akgül Ulusoy İlk ve Ana Okulu,  bugün itibariyle bölgenin tek devlet okuludur ve kuşkusuz çok önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır...
Bu nedenle bölgede yaşayanlar ve “tercihini” devlet okulundan yana kullananlar adına Sn. Sait Ulusoy’a ne kadar teşekkür etsek, ne kadar kutlasak ve ne kadar takdir etsek azdır...
*
Dileğimiz, özellikle bölgede ikamet eden diğer hayırseverlerimizin de Yaşamkent’in bu tek devlet okulunun donanım ihtiyaçlarının karşılanmasında desteklerini esirgememeleridir...

Mustafa Tuğrul Turhan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder