Seçim
Sonuçları ve Bundan Sonra Ne Olur?...
(Analiz)
Hiç kuşku yok ki, Türkiye çok partili demokrasi
tarihinin en ilginç ve çok konuşulacak seçimi 1 Kasım 2015 seçimleri oldu...
13 yıldır iktidarda olup yıpranmasına rağmen
Haziran’da aldığı oyu, 4,5 ayda inanılmayacak ölçülerde artıran bir iktidar
partisine herhalde binde bir rastlanır...
Peki, ne oldu da böyle oldu; 4,5 ayda ne değişti...
*Bu soruya mevcut verilere göre verilecek yanıt elbette var, ama hemen söylemeliyim ki, bu sorunun en gerçek yanıtı zaman içinde taşların yerine oturmasıyla ortaya çıkacak...
Ama şimdilik, bu soruya bir başka soru daha sorarak
yanıt vermek mümkün...
*İktidar partisi AKP 7 Haziranda tek başına iktidar olamayınca neye güvenerek koalisyonu reddedip yeni bir seçime gitti?...
Yanıt basit, kısa süre içinde oyunun daha fazla düşmeyeceğini, az bir düşme olsa bile bunun Hazirandaki tabloyu değiştirmeyeceğini, yeni seçimden yine birinci parti olarak çıkacağını ve koalisyon olacaksa bu erken seçimden sonra nasılsa kurabileceğini düşündü...
Bu bir risk almak değil, tersine belli bir tablo içinde inisiyatif de kendiyken bir deneme daha yapmaktan başka hiçbir şey değildi...
*
AKP 7 Hazirandan sonraki süreçte bu plan kafasında olduğundan, koalisyon görüşmelerin “laf olsun” diye yaptı, zamanı tüketti ve seçime gitti...
Bunu yaparken de ”bakın bir türlü hükümet
kurulamıyor, uzlaşma sağlanamıyor” algısı yaratıp yeni seçimde bunu “bize oy
vermezseniz istikrar bozuluyor, bu seçimde de oy vermezseniz yine hükümet
kurulamayacak” propagandasına sarıldı...
*Ve her ne hikmetse, “çözüm süreci” adı altında duraklama devrine giren PKK eylemleri de bu süreçte, AKP’nin “istikrar” söylemine hak kazandıracak boyutlarda yeniden tırmanışa geçti; peş peşe şehit haberleri geldi; bu yetmedi, IŞİD doğrudan üstlenmemekle beraber IŞİD’e mal edilen Ankara’daki canlı bomba olayında yüzün üzerinde insan katledildi...
*
Bu süreçte AKP, geçmişte PKK ile uzlaşı arayan, IŞİD’e destek veren kendisi değilmiş gibi, terörün kökünü kazıyacağız deyip Kandili defalarca bombaladı, IŞİD hedeflerini vurdu; geçmiş unutulup AKP, vatanın bölünmezliğinin bekçisi ve de irticaya karşı milliyetçi bir partiymiş gibi davranışlar sergileyerek, milliyetçi seçmene göz kırptı...
*
Bu kargaşada, kafalarda nereye gidiyoruz sorusu oluştu ve “istikrar” olmazsa sonumuz karanlık anlayışı insanların kafasında yer etmeye başladı...
Ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Ankara’daki
patlamadan sonra, anket yaptırdık oylarımızda bir artış trendi var” dedi...
*
Elbette terörün bu süreçte hortlayıp zirve yapması
tesadüf müydü, yoksa terörü kontrol edenlerce yapılan bir toplum ve seçim
mühendisliği miydi, PKK’nın HDP yönetiminin popülerliğinden rahatsızlık duyup
HDP’yi baraj altında bırakma senaryosu muydu bilinmez, bunu zaman gösterecek;
ama bilinen ve kesin olan bir şey var ki, o da tüm bu yaşananlar “istikrar”
arayışına sebep olmuş, strateji tutmuştu...
*İşte seçimlere bu yoğun terör ortamında gidildi; PKK teröründen çekinmemesi gereken HDP bile seçim güvenliğinin olmadığını telaffuz etti; Başlangıçta Kasımda seçime gidelim kabadayılığı yapan MHP bir ara güven ortamı olmadığını sağlıklı seçim yapılamayacağını söyledi ancak, artık seçim sathı mahalline girilmiş olduğundan, kısa sürede bu sözlerden vazgeçilip, seçimden korkmuyoruz rolüne geçildi...
*
Lakin aslında seçim güvenliği ve adil bir seçim için gereken atmosferim olmadığı doğruydu; çünkü bir seçimin güvenliği demek sadece sandıkların korunması ve ilgili seçim kuruluna teslim edilmesi değildi...
Seçimlerin güvenlik içinde yapılması, bırakın
yüzlerce canın yitirildiği terör olaylarını, seçmenin özgür iradesini
etkileyecek hiçbir olumsuz olayın, yönlendirme ve baskının olmadığı bir ortamda
yapılması demekti...
Ama bizdeki seçime “istikrar” aratacak olaylar
zinciriyle gidildi...*
Sonuç ortada...
Seçmen de bu ortamda o “istikrar” için oyunu, mevcut iktidar partisi AKP’ye verdi; zira ne CHP’nin ne MHP’nin tek başına iktidar olup istikrar sağlama olasılığı zaten yoktu, bu durum HDP içinse hepten imkansızdı; kaldı ki, MHP Haziran seçimlerinden sonra takındığı hırçın ve olumsuz tavırla, istikrar’a en uzak parti görüntüsü vermişti...
*
CHP ve MHP tek başına hükümet kuramayacağına göre, AKP birinci parti çıkmasına rağmen koalisyon kuramazsa, hükümet kurma görevi CHP’ye verildiğinde MHP ile koalisyon arayışına girse de ikisinin oyu da güvenoyu almaya yetmeyecek ve HDP’nin desteğine ihtiyaç duyulacaktı ki, bu desteğe MHP kapıları baştan kapatmıştı; kısacası CHP-MHP koalisyonu da istikrar getirmekten uzak bir hayaldi...
Tartışmalı bu genel tabloda, AKP yeniden tek başına
iktidarı yakaladı, ama asıl hedefi olan Anayasa değişikliğini sağlayacak
çoğunluğu yine elde edemedi...
Tek başına iktidar olma çoğunluğu olsa da muktedir
olmayı başarması oldukça zor görünmekte...*
Bekleyip göreceğiz...
En büyük iç sorun olan Kürt meselesini yeniden masaya yatırsa, bu konuda HDP ile uzlaşı ve işbirliği sağlasa da bundan sonra ciddi kırılmalar yaşanacağı çok açık, zira matematik toplamda çoğunluğa sahip olmak, Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmeye yetmeyecektir...
Bu gibi sorunları aşmak için kategorize olmuş değil,
geniş kesimlerin uzlaşı içinde olduğu bir toplum ve parlamento gereklidir...
Mustafa
Tuğrul Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder