Tarihin Tekerleği Geriye Dönmez!..
Sosyal tarih, artık zamanı gelmiş değişimlere engel olmak
isteyenlerin, bu değişimleri gerçekleştirmek isteyenlere, eninde sonunda
yenildiğinin örnekleriyle doludur.
Köleci toplum, sonunda Spartaküs gibi özgürlük savaşçılarına
boyun eğmiş, Bütün baskılara rağmen Fransız ihtilali gerçekleşmiş,
Feodalite’nin direnişi, sermayenin ve sanayinin gelişmesiyle yıkılmış,
Bu gelişmeler, başta din olmak üzere kültür ve sanatta “reformu” da beraberinde getirmiştir.
Bu süreçlerin hepsinde, tarihsel gelişimin zorunlu kıldığı değişimi gerçekleştirmek isteyenler, köhnemiş eski düzeni devam ettirmek için her türlü baskıyı yapan “egemen güçlere” karşı savaştıklarından, hak ve özgürlüklerin de savunucusu olmuşlardır.
Bu nedenle, değişimden yana olanlar daima “ilerici” ve “devrimci” dinamikleri oluşturmuş, toplumu ileriye taşımıştır.
Gerçek anlamdaki “değişimler” de hak ve özgürlükleri genişleten, “insanlık onurunu” yücelten adımlar olmuştur.
Tarihsel gelişimin gerçeği budur!
Ne zamanı gelmiş değişimlerin önünde durulabilir.
Ne de hak ve özgürlükler savunulmadan, köhnemiş değerlere sarılarak değişim yapılabilir.
O halde, toplumları ileriye değil, bulunduğu yerden geriye götürecek, kazanılmış temel hakların kullanılmasını kısıtlayacak girişimlerin "gerçek anlamda bir değişim” olmayacağı da çok açıktır.
Dolayısıyla, tarihsel gelişimin “modern devlete” ulaştığı bir çağda, toplumsal yaşamın evrensel ve pozitif hukuk kuralları yerine, şu veya bu ideolojik tercihe göre veya dini kurallara göre şekillendirmeye çalışılması halinde ortaya çıkacak tablo, “ileri demokrasiyi” hedefleyen bir “değişim” olmayacak, tersine, özgürlüklerin daha da daralmasına yol açacaktır.
*
Bugün ülkemizde olduğu gibi, kamu vicdanını yaralayan
sudan sebeplerle, düşünce, ifade ve basın özgürlüklerinin içi boş kavramlar
haline getirilmesi,
Demokrasinin bir “çoğunluk
diktatörlüğüne” dönüşmemesinin güvencelerinden olan Yargı erkinin, vesayet
altına alındığı izlenimi yaratılarak yıpratılıp, güven duyulmaz hale sokulması,
Örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasında sıkıntılar yaratılıp, gösteri yapma hakkının sert önlemlerle engellenmesi,
Onca yargı kararına rağmen bazı siyasi akımlarca dinsel bir gereklilik olduğu iddia edilmek suretiyle siyasi bir simge haline getirilen “Türban”ın, “özgürlük” kisvesi altında, bir oldubittiyle serbest bırakılması,
Daha çok hak ve özgürlüğe, daha ileri demokrasiye yönelik değil, olsa olsa geriye doğru yaşanan bir “değişime” işaret edecektir.
Ne var ki, nehirleri tersine akıtmak nasıl mümkün değilse, “değişimlerin” geriye doğru yapılması da mümkün olmayacaktır.
Tarihin tekerleği geriye dönmeyecek, toplum hep ileriye doğru değişimini sürdürecek ve bütün bu olumsuzluklar bir gün, geçmişte yaşanan “siyasal ve sosyal zikzaklar” olarak hatırlanacaktır.
İnsanlık tarihi, bunun yüzlerce örneğiyle doludur.
Gerçek değişim, başta din olmak üzere hiçbir alanda bağnazlığın olmadığı, dinin siyasallaştırılmadığı, inananla inanılan arasında kaldığı, devletin dini referanslara göre değil, evrensel hukuk değerlerine dayanılarak yönetildiği, insan hak ve özgürlüklerinin üzerinde herhangi bir sınırlama bulunmadığı, açlığın, yoksulluğun ve savaşların görülmediği, çağdaş, modern ve aydınlık bir topluma doğru olacak, insanlık onuru eninde sonunda galip gelecektir.
Bunun böyle olacağına zerre kadar kuşku yoktur!
Zira tarihin tekerleği hep “ileri doğru” dönmüştür ve bundan sonra da bu yönde dönecektir!
Bu bilimsel bir gerçekliktir!
Mustafa Tuğrul Turhan
Saat o kadar hızlı ilerliyor ki yapılanları görmekten, duymaktan aciz olan insanların hala gittiğimiz yönü sorgulayamıyor olmalarına bir anlam veremiyorum.
YanıtlaSilBöylesine bir topluma bir nebze de olsa yön veren, aydınlatıcı güzel yazılarınızla karanlıklara ufacık da olsa ışık tutmanızla birlikte bu yolda yürüyenlerin takılmadan yürümelerine vesile olduğunuz için sizi kutluyorum. Medhmet Gürer
Mehmet'ciğim, bir nebze olsun katkımız oluyorsa ne büyük mutluluk. Güzel yorumun için çok çok teşekkürler.
SilTeşekkürler başarılar.
YanıtlaSil