27 Ekim 2013 Pazar


Yeni Parti Doğarken Ölmüştür…

Şimdiye kadar Apo ve PKK yönetimin kontrolünde kurulmuş olan ve çoğu zaman mecliste temsil edilme şansı yakalayan tüm partilerin, bugün BDP’ nin yaptığı gibi sadece Kürt milliyetçiliği yaptıkları malumdur.
Apo’nun himayesinde, sözde Türkiye’deki muhalefet boşluğunu dolduracağı ve Türk, Kürt ayrımı yapmadan halkların ezilen tüm kesimlerini kucaklayacağı iddiasıyla, Halkların Demokratik Partisi  (HDP) adı altında yeni bir parti kurulması, bunun böyle odluğunun somut itirafı mahiyetindedir?
Ne var ki, bu partinin de Kürt milliyetçiliğinden öteye geçemeyeceği, görüntüsü başka, gerçek iradesi başka bir “muvazaa partisi” olduğu daha işin başında belli olmuştur.
BDP’den istifa eden üç milletvekilinin, ertesi gün bu partiye geçmesi ve ikisinin eş başkan olması, neyin ne olduğuna dair açık fikir vermektedir.
Bu arkadaşlar, şimdiye kadar BDP içinde, Apo’nun talimatları doğrultusunda yaptıkları faaliyetlere ilişkin olarak bir öz eleştiri yapmadıkları sürece, eski çizgilerinden farklı bir noktaya geldiklerine kimseyi inandıramayacaktır.
Ne olmuştur, başlarına taş mı düşmüştür, rüyalarına birileri girip bunarı hidayete mi erdirmiştir de, şimdiye kadar hararetle yaptıkları Kürt milliyetçiliğini bir tarafa bırakıp, herkesi kucaklama noktasına gelmişlerdir.
Yeni partinin eş başkanlarından Ertuğrul Kürkçü’ de bu garipliğin farkında olmalı ki, kongrede yaptığı konuşmada, “sosyalizm demek, tüm ezilenlere sahip çıkmak demektir” mealinde bir ifadede bulunmuştur.
Bunu söyleyerek, muhtemelen, “biz Kürt milliyetçisi değiliz, aslında sosyalistiz, Kürtler ezildiği için onlara sahip çıkıyoruz” demeye getirip, milliyetçi oldukları yönündeki eleştirilere yanıt vermeye çalışmıştır.
Ancak, bizatihi herkesi kucaklama iddiasını ortaya atarak, yeni bir parti kurmaya ihtiyaç duymaları bunun doğru olmadığını, şimdiye kadar etnik milliyetçilik yaptıklarını ortaya koymaktadır.
O nedenle yeni partinin BDP’den farlı olacağına inanmak en hafif deyimle safdillik olacaktır.
Aslında bu konuda fazla söze gerek de yoktur.
PKK’nın elebaşı Apo’ nun,  “Ben Mahir Çayan’ın çizgisiyle, onun sempatizanlığıyla başladım bu mücadeleye. 40 yıldır Mahir’in çizgisinin kavgasını yürütüyorum.” Dedikten sonra, HDP’ yi kastederek, “Mahir’in bana verdiği bir emanettir ve ben 40 yıllık süre içerisinde bu emaneti kavga boyutu ile en iyi şekilde yerine getirmek için uğraştım. Şu anda da bu emaneti teslim ediyorum.” Diye ilave etmesi, bu yeni partinin de Apo ve PKK’nın güdümünde olduğunu göstermeye yetip artmaktadır.
Kaldı ki, Apo’nun kendi çizgisini, Mahir Çayan’ın emaneti olarak göstermesi de ayrı bir garabettir.
1980 öncesi dönemini yaşayanlar da sonradan okuyarak öğrenenler de bilirler ki, Mahir Çayan’ın Kürt milliyetçiliğiyle uzaktan yakından ilgisi olmamıştır.
Mahir Çayan’ın stratejisini ortaya koyan ve o dönem gençliği içinde elden ele dolaşan “Kesintisiz Devrim” isimli broşürde yer alan konular bellidir.
Çayan’ın çizgisi, kapitalizmin ileri aşaması olan emperyalizme karşı, bağımsızlık mücadelesi olmuştur.
Sadece Çayan’ın çizgisinin değil, seksen öncesi devrimci siyasetin ana teması budur ve o dönem tüm devrimcilerin, “Bağımsız Türkiye” sloganını her yerde ortak kullanmış olması da bu durumu en çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır.
Oysa Apo’nun Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist güçlerin himayesinde büyütülerek bu günlere getirildiğini, PKK’nın emperyalistlerce kollandığını, onlardan lojistik destek aldığını, Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak şöyle dursun, birliği ve bütünlüğüyle sorunu olduğunu herkes bilmektedir.
Kısacası, Apo’nun büyük olasılıkla dağınık “sol” grupları da etkileyip etrafına toplamak uğruna sarf ettiği gerçekleri yansıtmayan bu sözleri de yeni kuracağı partiye hayat vermeye yetmeyecektir.
Gerek Türk halkı, gerekse yurdunu seven “gerçek solcular” bu olup bitenlerin farkındadır.
Apo ve yanındaki “eskimiş tüfekler” ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, bugüne kadar yürüttükleri, etnik milliyetçilik ayıbından kurtulamayacaktır.
Halk onlara gereken yanıtı verecek, emelleri kursaklarında kalacaktır!

Mustafa Tuğrul Turhan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder