23 Kasım 2013 Cumartesi


Bakın Anlarsınız...

Polis bugün Kızılay’da bir kez daha ortaya çıktı...
Belli ki, aynı yerde Ethem Sarısülük’ün öldürülmesinden hiçbir ders çıkarmamıştı.
Sözde olayları önlemek ve asayişi sağlamak için oradaydı.
Ama olayları başlatan kendisiydi.
Bakın bugün Ankara Kızılay’da öğretmenlere yapılanlara, anlarsınız...
Orada toplananlar öğretmenlerdi...
Yılda bir kez hatırlandıkları “Öğretmenler Günü” vesilesiyle sorunlarını dile getiriyor,
Hak arıyor ve hükümetin çarpık eğitim politikasını protesto ediyorlardı.
Bu Anayasal haklarıydı...
Talepleri, basına yapacakları açıklamayı Milli Eğitim Bakanlığının önünde yapmaktı...
O bakanlıkta, toplandıkları yere iki yüz, bilemedin üç yüz metre mesafedeydi...
Ama polis izin vermiyordu...
Olmazdı...
Oraya göndermezdi...
Niyeyse?
Ne olurdu giderlerse?
Hafta sonu tatilinde zaten bakanlık bomboş değil miydi?
Öğretmenler, bakanlığı işgal mi edecekti?
Elbette değildi...
Onlar öğretmendi...
Çocuklarımızı okutuyordu...
Sorumlulukları vardı...
Ve de hepsi bunun bilincindeydi...
Polisin de bunu bilmesi gerekirdi...
Lakin amaç, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmasını kolaylaştırıp, bir olay yaşanmasına meydan vermeden dağılmalarını sağlamak değil de, hak ve özgürlüklerini kullanmalarına engel olmak ve bunu yaptıkları için onları pişman etmek olunca durum değişiyordu.
Öğretmenler bakanlığın önünde açıklama yapma taleplerinde ısrar edince de bu, polise onları pişman etmek için gereken fırsatı veriyordu.
Moda olduğu üzere öğretmenlere önce biber gazı, ardından da TOMA’larla tazyikli su sıkılıyordu...
Polis, Gezideki, ODTÜ’deki, gösteri ve yürüyüş hakkının kullanıldığı her yerdeki polisti...
Şiddeti acımasızca uygulamaktan çekinmiyordu, bu tür müdahalelerde onca genç insanın ölmüş olmasından sonra hiç değişmemişti, hatta daha da sert olmayı benimsemişti...
Savunmasız öğretmenlere, jop, tekme, tokat ne varsa girişiyordu...
Dağılıp, etrafta bulunan bina girişlerine sığınanlara hala su sıkıyor, sokak aralarında kaçışanların izini sürüyordu...
Bu, görev aşkı mı, yoksa hak arayanlara duyulan kin miydi?
Bu polis devletin mi, yoksa hükümetin polisi miydi?
Görevi asayişi sağlamak mı, yoksa olay yaratmak mıydı?
Neydi?
Bakın Kızılay’da yaşananlara anlarsınız...

Mustafa Tuğrul Turhan

 

 

 

1 yorum:

  1. Ülkemizde Polisin görevi kolluk gücüdür. Vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumludur. Ancak durum gerçek yaşamımızda böyle midir? Hayır tam tersi iktidarın toplumun isteklerini bastırmakta kullandığı bir araç, maşa olarak kullanınılır. Hak mi arayanlar var? Derhal yollarını kes, su sık. copla, tomaları üzerlerine sür, gibi bir sürü baskı taktiklerini yürütür. Bunların dışında tutukla, işkence yap, günlerce mahkemeye sevk etme... savunma hakkını kullandırma...Anlayacağınız toplumsal hareketleri bastıran hukuksuz bir silahlı güç haline getirilen bu teşkilat korku imparatorluğunun önemli uzvu haline gelmiştir... Ben bunu der ve bunu düşünürüm... Artık topluma hizmet veren değil, toplumu dizayn eden iktidarın faşist bir gücüdür... Demokrat bir ülkede böyle bir teşkilat olamaz... Sonuç olarak ülkemiz de baskıcı bir rejim hüküm sürdüğünü herkesçe bilinmelidir.

    YanıtlaSil