25 Kasım 2013 Pazartesi


Dershaneler ve Hayaller...

Devrim Yasalarından olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, yani Türkçe’si, Öğretim Birliği Yasası, medreselerin, tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte, tüm öğretim kurumlarını Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde topladı...
Ulus olmayı, laik bir toplum yaratmayı amaçladı...
Ama zaman içinde her fırsatta sağından solundan tahrip edildi...
İçi boşaltıldı...
Özel okul, vakıf okulları adı altında her önüne gelen okul açtı, dershane açtı...
Eğitim, öğretim ticaret kapısı haline geldi...
Tarikatlar bu fırsatı kaçırmayarak, kendi okullarını ve dershanelerini kurdu...
Dini motifleri ön plana çıkartarak belli bir kesimi çatısı altına topladı...
Her geçen gün daha da büyüdü...
Hedefe ulaşmak için, yoksul ailelerin çocuklarını kendi okullarında veya dershanelerinde hayal ettiği geleceğe hazırladı, müridi yaptı...
Okullarını tüm dünyaya yaydı...
Toplumun bir kesimi bundan rahatsızlık duyunca, kimileri de Atatürk’çü olduğunu söyleyerek, yeni okullar kurdu veya dershaneler açtı...
Yıllarca para kazandı...
Sonunda bu gidişat varacağı noktaya vardı...
Öğretim Birliği Yasası, fiilen ortadan kalktı...
AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte tarikat okullarından, dini motifte eğitim yapan okullardan gelenler, devlette kadrolaştı...
Diğer kamu görevlileri tasfiye edildi...
Zamanla tarikatlar, kendi içlerinde iktidarı paylaşma savaşında birbirine düştü...
İş, dershaneler kapatılsın mı, kapatılmasın mı noktasına geldi...
AKP kapatılsın isterken, tarikat kapatılmasın dedi...
İş iyiden iyiye kızıştı...
Deyim yerindeyse “iç savaş” başladı...
*
Kendi gayretleriyle iktidara geleceğinden umudu kesen muhalefet, bu kavgadan medet umdu...
Tıpkı, yurt dışında okuyan tarikat öğrencilerinin Türkiye’deki üniversitelerin istedikleri bölümüne sınavsız ve harçsız girmesi sağlandığında gıkını çıkartmayarak nasıl şirin görünmeye çalıştıysa yine öyle yaptı...
Dershanelerin neye, kime hizmet ettiğine bakmadan, salt AKP’ye muhalefet olsun diye ve büyük olasılıkla da seçimlerde oy kapma hesabıyla, tarikatın yanında saf tuttu...
Buna da “eğitimin sorunları giderilmeden dershanelerin kapatılması yanlış olur” diye bir kılıf buldu...
Sorunun, devlet üç kuruş maaş verdiği için kaliteli öğretim kadrolarının süreç içinde özel okullara ve dershanelere kaymasıyla başladığını görmezden geldi...
Dershanelerin, giderek eğitimin kalitesi düşen devlet okullarının tamamlayıcısı konumuna geldiğini ve sorunun daha da büyüdüğünü anlamak istemedi...
Tarikatların bin bir türlü akıl çelme girişimine rağmen bu furyaya kapılmayan, ancak özel okullara da gidemediği için devlet okullarına devam etmek zorunda kalan halk çocukları için fırsat eşitliğinin tamamen yok olduğunu unuttu...
Artık gelinen noktada parayı verenin düdüğü çaldığını, bire bir özel ders döneminin yaşandığını, kalabalık sınıflı dershanelere giden öğrencilerin de bu anlamda fırsat eşitsizliği yaşadığını hiç tartışmadı...
Dershaneler kapatılırsa, bu tip öğrencilerin ailelerinin hiç olmazsa paralarının ceplerinde kalacağını düşünemedi...
Konunun, tarikatlar bağlamında cumhuriyeti tehdit eden gerçek boyutunu hiç göremedi...
Dolayısıyla, bugün yaşanan eğitim sorununun çözülmesi için ilk atılması gereken adımlardan birisinin de dershanelerin kapatılması olduğu gerçeğini, gaflet içinde, oportünizme kurban etti...
Bugüne kadar, laik cumhuriyetin altını oyma sürecinde kol kola gelmiş tarikatların, son tahlilde nasıl olsa uzlaşacağını, bir şeyin aslı varken taklidine kimsenin dönüp bakmayacağını bir türlü anlamak istemedi...
AKP’yi,  türban konusunda sessiz kalarak destekledi, ama stratejik olarak asıl desteklemesi gereken konuda olmayacak hayaller kurdu...
Ülkenin geleceğine ve kendi ayağına sıktığını fark edemedi...

Mustafa Tuğrul Turhan

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder