Anayasa
Mahkemesi Kararı Adaletin Tecellisi mi?
Önce
Ergenekon...
Ardından
Balyoz Davası tutuklamaları...Sonra 28 Şubat...
İddianame hazırlanması süreci dahil, yargılama boyunca davaların sanıkları yıllarca tutuklu kaldılar...
Kaçma veya delilleri karartma kuşkusu olmadığı halde tutululuk halinin kaldırılması talepleri hep reddedildi.
Tutuksuz yargılanmaları pek ala mümkünken bu yapılmadı...
Oysa Ceza Hukukunun en temel kuralı, bir kimsenin suçu mahkemece sabit görülene kadar, suçsuz olduğunu söylemekteydi...
Ne var ki bu ülkede hukuk, çoktan guguk olmuştu...
Sanıklar uzun süre tutuklu yargılandılar; tutukluluk cezaya dönüştü, hukukun bu temel kuralı ihlal edildi...
Uzayan tutukluluklar sonunda beraat kararı verilmesi çelişki olacağından sanıklara, tutuklu kaldıkları sürelerin üzerinde ağır cezalar verildi...
İçlerinden bir kaçı milletvekili seçildiğinden, bir süre milletvekili seçilenleri bir şekilde hapisten çıkartma yoları arandı...
Buna siyasetin çözüm bulması gerektiği söylendi...
İktidar partisi, onları aday yaparken düşünecektiniz dedi ve siyaset çözüm üretmedi...
Bunu söyleyen iktidar partisinin lideri tepkilerin hedefi oldu...
Ama aslına bakılırsa, milletvekili seçilsin seçilmesin bütün sanıklar için durum aynı değil miydi?
Milletvekili seçilenler siyasetin üreteceği bir formülle özgürlüklerine kavuşturulacaktı da diğer sanıklar neden tutuklu kalmaya devam edecekti...
Bu adil bir çözüm olur muydu?
Ortada bir suç varsa milletvekili seçilmek o suçu kaldırır mıydı?
Bir taraftan dokunulmazlıkların kaldırılmasını savunup, diğer taraftan tüm sanıklar için değil de, salt seçilenler için özgür kalmalarını talep etmek çelişki olmuyor muydu?
Ama zaten suçları yok ki, denilecekse...
Bu hepsi için geçerli değil miydi?
*
Mustafa Balbay’ın yaptığı başvuru üzerine bugün Anayasa Mahkemesince verilen karar, bu tartışmalara noktayı koymuş oldu...
Yargının bütün kademeleri bugüne kadar hukuksuzluk zincirinin halkalarını oluşturdu, hukukun katledilişini sadece seyretti...
Yıllar geçti, konjonktür biraz değişir gibi olunca, Anayasa mahkemesinden uzun tutukluluk sürelerinin hak ihlali olduğu, Balbay, yasama faaliyetlerine katılamadığından milletin temsil yetkisinin ölçüsüzce ihlal edildiği yönünde bir karar çıktı.
*
Kararın en önemli tarafı, uzun tutuklulukların “hak ihlali” olduğunun belirtilmesidir...
Çünkü bu, “bütün sanıkları” ilgilendiriyor...
Milletvekili seçilmiş olan sanıkların, “yasama faaliyetlerine katılamamalarının temsil yetkisinin ihlali olduğu” gerekçesi ise geçmişte olduğu gibi yine tartışmaya açıktır...
Zira bu yaklaşım, cezaevindeyken seçilen herkesin serbest kalacağı anlamına gelirdi ki, eşitlik ilkesine ne kadar uygun olduğu soru işaretidir...
Yarın başka mahkumlar için, özellikle İmralı’da yatan terörist başı için de emsal oluşturmayacağını kim söyleyebilir...
Hukuk ve adalet varsa, herkes için eşit düzeyde olmalıdır...
Bu davalar, özünde “siyasi nitelikli davalar” ise, adil yargılama koşuları ihlal edilmişse, uzun tutukluluklar cezaya dönüşmüş ise, ki böyledir; bütün bunlar tüm sanıklar için geçerli olduğundan hepsi adına adalet istenmesi gerekir...
Nitekim Balbay’da karar ilişkin yaptığı açıklamada “Bunun sadece Balbay için değil Türkiye’deki haksız yargılamaların geriye dönüşünün, adil yargılama yoluna girişinin başlangıcı olmasını diliyorum. Bu kararı Balbay için özgürlüğe açılan kapı olarak değil, tüm hukuksuzlukların durması ve yeni bir sürecin başlaması olarak görmeyi yürekten diliyorum.” Diyerek, buna işaret ederek aslında bunu yapmıştır.
Çünkü Milletvekili seçilenlerin, seçilme hakkının ihlali gibi bir gerekçeyle özgürlüklerine kavuşturulup, diğerlerinin içerde bırakılmasının vicdanları rahatsız edeceği açıktır.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesince verilen kararı, adaletin tecellisi gibi görüp alkışlamadan önce oturup biraz düşünmek gerekir.
En azından “geciken adaletin adaletsizlik olduğu” gerçeğini unutmamak icap eder...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder