Gelinen Nokta...
Birçok
kez söyledik, yazdık...
Gücünü
halktan alan gerçek demokrasinin yerleşik hale getirilebilmesi için sadece giderek
diktatörleşen AKP iktidarına karşı değil, aynı zamanda emperyalizme ve onun baş
temsilcisi ABD’ye karşı da mücadele etmek gerekir diye...Çünkü ikisi, deyim yerindeyse bir elmanın iki yarısıdır.
AKP, kendi hedefine ulaşmak uğruna, Büyük Orta Doğu Projesinin hayata geçirilmesinde ABD’nin başını çektiği emperyalizmin bölge taşeronluğunu üstlenmeye gönüllüdür.
ABD de, kendi hedeflerine daha kolay varmak adına ona her türlü desteği vermeye...
Bu ittifak tablosu, ABD’nin AKP’yi çok sevmesinin sonucunda ortaya çıkmış değildir...
Emperyalizm temel karakteristiğinin tezahürüdür!
Bugünlerde aralarının bozulması bu gerçeği değiştirmemektedir.
Çıkarlara en uygun olanlarla, söylediklerini eksiksiz yapanlarla işbirliği içinde olmak emperyalizmin hiç vazgeçmediği felsefedir.
Onlar bu anlayış içinde bir gün demokrasi havarisi kesilirler, diğer gün bir askeri darbenin arkasında dururlar...
Irak’a demokrasi getiriyoruz diye saldırırlar, Mısır’da askeri darbeyle seçilmiş iktidarı devirirler...
Kısacası bugün AKP ile olurlar yarın, bir başkasıyla...
Bugün orduyu tasfiye eden planları yaparlar, yarın askeri iktidara getiren planları...
Onlar için iktidarda kimin veya kimlerin olduğu değil, kendi güdümlerinde olup olmadığı önemlidir.
İşte gerçek demokrasi için verilecek mücadele bunun için ülke içindeki iktidara karşı olduğu kadar emperyalizme karşı durmayı da gerektirir.
Tıpkı Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşını hem işbirlikçi padişaha, hem de işgalci emperyalistlere karşı verdiği gibi...
*
Ama ne yazık ki, Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının yedi düvele karşı savaşarak kurdukları bağımsız cumhuriyetin kökleşmesi için oluşturan parti, bugün onun çizgisinden çok uzaklardadır...
Emperyalizmin baş temsilcisi ABD’nin ayağına kadar giderek, kendisini beğendirmeye çalışmaktadır.
Orada, sanki eyalet valisi seçimlerine katılacakmış gibi yöneltilen sorulara cevap vermekte, iktidara gelirse neler yapıp, neler yapmayacağını anlatmakta, destek aramaktadır...
Kurucusunun yasakladığı ve bağımsız laik cumhuriyet için büyük tehlike gördüğü tarikatlarla görüşmekte, onların da desteğini almaya çalışmaktadır...
Buna, “biz toplumun her kesimiyle görüşürüz” diye bir gerekçe üretmekte, o görüşmede tarikat liderinin “adının bile geçmediğini” söyleyerek, komik bir savunma yapmaktadır.
Kısacası, “her kesime” AKP’nin yerine biz iktidara gelirsek, uyum içinde çalışırız mesajları vermektedir.
*
Peki, bu yolun sonu belli değil midir?
ABD’nin, emperyalizmin başı olduğu, çıkarları ne gerektiriyorsa onu yaptığı bilinmeyen bir husus mudur?
Orta Doğu’daki hesapları, PKK’ya verdiği destek ortada değil midir?
O halde, ABD’de ne aranmaktadır!
Tarikatların, laik cumhuriyetle sorunları olduğu bir sır mıdır?
İnançlara saygılıyız diyerek, sırtını sıvazladığınız tarikatları kapatan Mustafa Kemal inançlara saygısız mıdır?
O halde tarikatlarla neyin muhabbeti yapılmaktadır?
Görünen odur ki, dış güçlerin parmağı olduğu izlenimi veren kaset oyunlarıyla yönetimi değiştirilen CHP, tamamen yenilenmiş, YCHP olmuştur.
Değil mi ki, ABD’nin ve tarikatların desteğini alarak iktidara gelmekte beis görmemektedir, öyleyse bunların yeni müttefiki olmayı da içine sindirmiş demektir.
Kimse buna, “kitle partisi”, “köprüden geçene kadar” filan teraneleriyle, bahane üretmeye kalkmamalıdır.
Olanlar yeteri kadar açıktır!
Tarikatlar, ABD ve AKP ittifakının geldiği yer ortadadır.
Verilen vaatler tutulmadığında nelerin olduğu herkesin gözü önünde yaşanmaktadır.
Bunu bile bile, AKP’nin izinden giderek iktidar olmaya çalışanlar, budan sonra Mustafa Kemal’in laik cumhuriyetine ve bağımsızlığa gönül verenlere, AKP’den ne farkları olduğunu anlatmak zorundadır.
Gelinen nokta tam da budur!
Mustafa Tuğrul
Turhan
Sevgili Mustafa, kalemine beynine sağlık olsun. Konuyu çok açıkça yazmışsın. Benim sadece ilave edeceğim hususta seni destekler niyette olacaktır. Tek cümle ile Kemal Kılıçdaroğlu resmen Recep Tayyip Erdoğan'laşıyor yazıklar olsun !!! Özetle YCHP gittikçe AKP'leşiyor. Emperyalizme karşı savaş veren Atatürk'ün partisini Medine fakiri gibi ABD'de dilenmesini her türlü göreve talip olmasını bir türlü kabul edemiyorum. Yerel seçimlerde ve MV'li seçimlerinde seçmenin Osmanlı tokatı güç topluyor; tokatı yiyecekler yerden kalkamıyacaklar. Belki oy oranı % 10 'nun altına bile düşecektir ... Diye düşünmeden edemiyorum ...
YanıtlaSil