25 Aralık 2013 Çarşamba

Her Şerde Bir Hayır Vardır...

Siyasi iktidarla, eski ortağı cemaat arasındaki “kirli savaş” bütün hızıyla devam ediyor...
Yolsuzluk iddialarıysa bu savaşın malzemesi durumunda...
Bakmayın siz şimdi savaşın iki tarafının da namus erbabı kesilip, bir birini suçlamasına ve beddua yarışına girmesine...
Onların derdi yolsuzluklara karşı olmak ve önlemek olsaydı, bugün ortaya dökülen kirli işler zaten olmazdı...
Yolsuzluk bahane...
İki taraf da iktidarda kendisinin muktedir olması için çabalıyor...
Biri, diğeri tarafından tasfiye edilmek isteniyor ve buna karşı direniyor...
Bu yolda, her ikisi de zamanında kadrolaştığı kamu organlarını bir birine karşı kullanıyor...
Yargı ve emniyet, kah birlikte hareket ediyor; kah karşı karşıya geliyor...
Devlet çatırdıyor...
Genel tablo budur...
*
Bundan ötesiyse teferruat...
Yok, Fetullah hoca şöyle sert konuşmuş, böyle beddua etmiş...
Yok, başbakan ona şu yanıtı vermiş...
Yok, bakanlar istifa ederken neler demiş...
Yok, Çevre ve Şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar istifa ederken, bütün işleri başbakan’ın talimatıyla yaptığını, o nedenle kendisinin istifası için baskı yapılıyorsa, başbakan’ın da istifa etmesi gerektiğini söylemiş...
Yok, hemen arkasından önceki İç işleri bakanı İdris Naim Şahin zehir zemberek bir açıklama yaparak istifa etmiş...
Yok, savcı operasyon yapacakmış da polis onun emirlerine uymuyormuş...
Yok, filan yok, falan...
Bunlar ve bunlar gibi olan diğer gelişmeler yaşanmakta olan savaşın değişik cephelerinde meydana gelen hadiseler...
Hadi yolsuzluk nedeniyle istifa etmek zorunda kalan bakanların yaptığı açıklamaları ayrı tutalım, İdris Bal, Hakan Şükür ve en son İdris Naim Şahin’in, cemaat tarikat çatışması başlamadan önce tek kelime etmezken, bugün ağır ithamlarda bulunarak istifa etmeleri başka neyle açıklanabilir?
Yukarıda sayılanların her birinin ayrı ayır önemi olsa da, bir bütünün parçası oldukları çok açık...
Bu genel çatışma kıran kırana devam ettikçe, yarın öbür gün, bugünden öngörülemeyen daha ilginç olayların yaşanması da kuvvetli olasılık...
Ancak bundan sonra ne olursa olsun, sürpriz sayılmayacağı da ortada...
*
Bu ortamda, bir tarikat yapılanmasının mensubu oldukları iddia edilen ve bu nedenle “şaibeli” duruma gelmiş olan savcılar ve polisler vasıtasıyla yürütülen yolsuzluk soruşturmalarından hukuki ve sağlıklı bir sonucun çıkacağını ummak zor...
Gerek zamanlaması, gerek en ince ayrıntısına kadar basına servis edilmesi ve gerekse, yürütenler hakkında şaibelerin olması dikkate alındığında bu operasyonların, yolsuzluklar dert edinildiği için değil, intikam almak için yapıldığı izlenimi doğurduğu görüşü giderek ağırlık kazanıyor...
Tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen üç bakan oğlundan ikisi tutuklanırken, birisinin serbest bırakılması ve onun babası olan Erdoğan Bayraktarın iki gün sonra bakanlıktan istifa ederken başbakanı hedef göstermesi de, bir yandan bu izlenimi kuvvetlendiriyor, diğer yandan yargı içinde gruplar olduğu söylentilerine haklılık kazandırıyor...
*
Velhasıl bu “pilav” daha çok su kaldırır görünüyor...
Kirli savaşın sonunda kim kazanırsa kazansın, bunun büyük kayıplar pahasına kazanılmış bir Pirus zaferi versiyonu olacağına kuşku duyulmuyor...
“İki testi tokuştuğunda biri kırılırsa diğeri de çatlar” özdeyişinin bir kez daha doğrulanacağı anlaşılıyor...
Böyle olmasında, laik cumhuriyetten yana olan yurtseverler açısından hiçbir sakınca olmasa da zaten kör topal olan demokrasimiz ve bıçak sırtındaki ekonomimiz bakımından aynı şeyi söylemek ne yazık ki mümkün olmuyor...
Geriye, “her şerde bir hayır vardır” diyerek, şerden hayır doğmasını, bu kirli savaşın sonunda ülkenin AKP iktidarından da cemaatten de kurtulmasını, gerçek demokrasiyi ve laik cumhuriyeti var olan temelleri üzerinde yeniden inşa edecek bir halk iktidarının kurulmasını umut etmek ve dilemek kalıyor...


Mustafa Tuğrul Turhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder