4 Şubat 2014 Salı

Bomba mı?

Amiralin gemisinin manşeti şöyle: “Beş Yıl bombası.”
Bilmez mi neyin ne olduğunu?
Elbette bilir!
Ama gel gör ki, “amiralin gemisidir”...
Bir gün nalına, öbür gün mıhına vurmak onun karakteridir...
*
Başbakan, “tutukluluk süresini yedi buçuk yıldan beş yıla indirme kararı verdik. Meclisten bunun çıkmasıyla yüzlerce, binlerce insan bundan istifade edecek.” Der demez bunu manşet yapmak, marifet değildir...
Gazetecilik, halkı doğru bilgilendirmek adına yapılıyorsa, manşetler de içerikleri de doğruyu yansıtmalıdır...
Tarafsız ve özgür gazetecilik budur...
*
Peki, Ceza Muhakemeleri Kanunun tutukluluk sürelerini düzenleyen yüz ikinci maddesinin ikinci fıkrasında, “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.” Hükmü yer alırken, başbakanın, muhtemelen son günlerde yaşadığı “sıkıntılar” nedeniyle vaziyeti kurtarmak için sarf ettiği bir sözü manşete taşımak nedir?
Olsa olsa renkli gazeteciliktir...
*
Yahu, zaten meri yasa maddesine göre, ağır ceza mahkemesinin görevine işlerde tutukluluk süresi uzatmayla beraber beş yıl değil midir?
Beş yıldır!
Anayasa Mahkemesi, Terörle Mücadele Kanununun onuncu maddesindeki, suçlara ilişkin, Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır düzenlemesini iptal etmemiş midir?
Etmiştir!
E öyleyse?
Tutukluluk süresi zaten azami beş yıldır...
Hal böyleyken başbakanın söylediğinin haber değeri var mıdır?
Yoktur!
*
Öte yandan, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Veli Küçük gibi isimlere tahliye yolu göründü demek mümkün müdür?
Değildir!
Zira Ergenekon, Balyoz ve Şike gibi davalarda artık tutukluluk hali söz konusu değildir...
Hüküm verilmiştir...
Ve de Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.04.2011 51-42 sayılı kararı “temyiz süresinde geçen süre, anılan maddede yazılan azami tutukluluk süresinin hesaplanmasında dikkate alınmayacak” şeklindedir.
Yani Yargıtay, tutukluluk süresinin hesabında, yerel mahkeme tarafından hüküm verilinceye kadar geçen süreyi dikkate almaktadır...
Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yerel mahkemelerde geçen süreyi esas almaktadır...
Buna göre, Ergenekon, Balyoz ve Şike davalarında hüküm giyenlerin uzun tutukluk gerekçesiyle tahliye edilmelerinin söz konusu olmayacağı apaçık ortadadır...
*
Hoş, Şike davasında içerde yatan kimse de yoktur...
Belli ki, Aziz Yıldırım, BDP’li Sebahat Tuncel gibi cezası onansa da en azından yerel seçimler yapılıncaya kadar serbest kalacaktır...
İşi bu tarafı ayrı bir garabettir...
Bir çok yurtsever hükmen tutuklu veya hükümlü diye hapiste yatarken, aynı konunda olan birilerinin elini kolunu sallayarak dolaşması tam bir eşitsizlik örneğidir...
Ancak bu, bizim gibi hukuk ve adaletin olmadığı bir ülke için yadırganacak bir durum da değildir...
*
Resim budur!
Öyleyse, demokrasi ve insan haklarına saygılı, bağımsız ve özgür gazetecilik, başbakanın seçime dönük, tutukluluk sürelerinin beş yıla indirileceği laflarına alkış tutmak değil, bu çelişkileri ve tutukluluk için beş yılın, çok uzun bir süre olduğunu tartışmak olmalıdır...
Marifet budur!


Mustafa Tuğrul Turhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder