Bomba mı?
Amiralin
gemisinin manşeti şöyle: “Beş Yıl bombası.”
Bilmez
mi neyin ne olduğunu?
Elbette
bilir!
Ama
gel gör ki, “amiralin gemisidir”...
Bir
gün nalına, öbür gün mıhına vurmak onun karakteridir...
*
Başbakan,
“tutukluluk süresini yedi buçuk yıldan beş yıla indirme kararı verdik.
Meclisten bunun çıkmasıyla yüzlerce, binlerce insan bundan istifade edecek.” Der
demez bunu manşet yapmak, marifet değildir...
Gazetecilik,
halkı doğru bilgilendirmek adına yapılıyorsa, manşetler de içerikleri de
doğruyu yansıtmalıdır...
Tarafsız
ve özgür gazetecilik budur...
*
Peki,
Ceza Muhakemeleri Kanunun tutukluluk sürelerini düzenleyen yüz ikinci maddesinin
ikinci fıkrasında, “Ağır ceza
mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu
süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi
toplam üç yılı geçemez.” Hükmü yer alırken, başbakanın, muhtemelen son
günlerde yaşadığı “sıkıntılar” nedeniyle vaziyeti kurtarmak için sarf ettiği
bir sözü manşete taşımak nedir?
Olsa
olsa renkli gazeteciliktir...
*
Yahu,
zaten meri yasa maddesine göre, ağır ceza mahkemesinin görevine işlerde
tutukluluk süresi uzatmayla beraber beş yıl değil midir?
Beş
yıldır!
Anayasa
Mahkemesi, Terörle Mücadele Kanununun onuncu maddesindeki, suçlara ilişkin,
Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır
düzenlemesini iptal etmemiş midir?
Etmiştir!
E
öyleyse?
Tutukluluk
süresi zaten azami beş yıldır...
Hal
böyleyken başbakanın söylediğinin haber değeri var mıdır?
Yoktur!
*
Öte
yandan, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Veli Küçük gibi isimlere tahliye yolu
göründü demek mümkün müdür?
Değildir!
Değildir!
Zira
Ergenekon, Balyoz ve Şike gibi davalarda artık tutukluluk hali söz konusu
değildir...
Hüküm
verilmiştir...
Ve
de Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.04.2011 51-42 sayılı kararı “temyiz süresinde
geçen süre, anılan maddede yazılan azami tutukluluk süresinin hesaplanmasında
dikkate alınmayacak” şeklindedir.
Yani
Yargıtay, tutukluluk süresinin hesabında, yerel mahkeme tarafından hüküm
verilinceye kadar geçen süreyi dikkate almaktadır...
Aynı
şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yerel mahkemelerde geçen süreyi esas
almaktadır...
Buna
göre, Ergenekon, Balyoz ve Şike davalarında hüküm giyenlerin uzun tutukluk
gerekçesiyle tahliye edilmelerinin söz konusu olmayacağı apaçık ortadadır...
*
Hoş,
Şike davasında içerde yatan kimse de yoktur...
Belli
ki, Aziz Yıldırım, BDP’li Sebahat Tuncel gibi cezası onansa da en azından yerel
seçimler yapılıncaya kadar serbest kalacaktır...
İşi
bu tarafı ayrı bir garabettir...
Bir
çok yurtsever hükmen tutuklu veya hükümlü diye hapiste yatarken, aynı konunda
olan birilerinin elini kolunu sallayarak dolaşması tam bir eşitsizlik
örneğidir...
Ancak
bu, bizim gibi hukuk ve adaletin olmadığı bir ülke için yadırganacak bir durum
da değildir...
*
Resim
budur!
Öyleyse,
demokrasi ve insan haklarına saygılı, bağımsız ve özgür gazetecilik, başbakanın
seçime dönük, tutukluluk sürelerinin beş yıla indirileceği laflarına alkış
tutmak değil, bu çelişkileri ve tutukluluk için beş yılın, çok uzun bir süre
olduğunu tartışmak olmalıdır...
Marifet
budur!
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder