10 Mart 2014 Pazartesi

Adalet mi?

Bilirsiniz, geciken adalet adalet değildir diye bir söz vardır...
Öyledir gerçekten, adalet geciktikçe adalet olmaktan çıkar...
İşte, evrensel hukuk bu nedenle yargılamanın adil ve süratle yapılmasını öngörür...
Tutuklu ve uzun yargılamayı ise hürriyet ihlali olarak değerlendirir...
Tutukluluğu, zorunlu hallerde uygulanacak istisnai bir tedbir olarak kabul eder...
*
Bizde bırakın evrenselini, uzun zamandır hukukun yerinde yeller esmektedir...
Her şey siyasi konjonktüre göre şekillenmektedir...
Uyduruk gerekçelerle insanlar yıllarca tutuklu olarak yargılanmakta, özgürlükleri ihlal edilmektedir...
Evrensel hukuk ilkeleri herkesin malumu olduğu ve barolar başta olmak, üzere duyarlı aydınlar hemen her gün bu ilkeleri hatırlattığı halde imam bildiğini okumaktadır...
Ergenekon ve Balyoz ve Şike davalarında yüzlerce insan yıllarca tutuklu kalmış, hatta suçunun ne olduğunu öğrenemeden hüküm giymiştir.
*
Bütün bunlar olurken, iktidarın itiraf ettiği gibi devlet içinde devlet vardır...
İktidar bugün, topu devlet içindeki “paralel” devlete atmaya çalışsa da o paralel devletle kol kola girip bu hukuk dışı sürecin ana aktörü olmuştur...
Bu davaların savcılığını üstlenmiştir...
*
Bugün, rüzgar farklı yönden esmektedir...
Siyasi iktidarın, ruh ikizi ile arası bozulmuş, aralarındaki menfaat çatılması, birbirlerini siyaset sahnesinden silme noktasına gelmiştir...
Şimdi iktidar partisi, hukukun katledilişinin ve bütün kötülüklerin sorumlusu olarak eski ortağını göstererek işin içinden sıyrılmaya çalışmaktadır...
*
Bu basit strateji, evrensel olmaktan uzaklaşmış ve artık tamamen siyasetin güdümüne girmiş bulunan ve temel görevi hukuk ve hak dağıtmak olan yargıya da yansımıştır...
Daha düne kadar bütün tahliye taleplerini reddetmeyi otomatiğe bağlayan yargının kafasına tabiri caizse taş düşmüş ve sinema filmlerindeki gibi aniden hafızası açılarak evrensel hukuk diye bir kavramın olduğunu hatırlamıştır...
*
Hukuk’un böyle uygulanmasının geleceği nokta ifrat ve tefrittir...
Nitekim öyle de olmuştur...
Ergenekon davasında hukuki süreç tamamlanmadığı için, uzun tutukluluk süreleri gerekçe gösterilerek, Tuncay Özkan, Kemal Kerinçsiz, Sedat Peker, Levent Göktaş, İbrahim Şahin, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve Merdan Yanardağ gibi Ergenekon sanıkları tahliye edilirken, Balyoz davasında hukuki süreç tamamlandığı için hüküm giyenlerin tahliyeleri söz konusu olmamıştır...
*
Açık söylemek gerekirse, belki de ilk kez geciken adalet tahliye, gecikene göre hızlı bitirilen sözde adalet mahkumiyet getirmiştir...
Olmayan hukukun, siyasallaşmış bir yargının bu noktaya varmış olması kesinlikle sürpriz değildir...
Orduya kumpas kurulduğu açıkça itiraf edilmişken...
Salt Ergenekon’dan önce sonuçlandığı için Balyoz Davasında mahkum olanlar içerde, Ergenekon sanıkları dışarıdadır...
İki davada birden sanık olanlar Ergenekon’dan tahliye edilse de Balyoz’da mahkum olduğu için içerde kalmıştır...
*
Hal böyleyken, Zirve Kitabevi katliamı sanıklarının ve Danıştay katilinin serbest kalması ise bir başka garabettir...
Lafı fazla uzatmaya gerek yoktur...
Siyasallaşan yargı neresinden tutsanız dökülmektedir...
Ergenekon sanıklarının özgürlüklerine kavuşmaları elbette sevindiricidir...
Lakin bu tahliyeleri, adaletin tecellisi ve evrensel hukuk’un uygulanması olarak kabul etmek ne yazık ki, mümkün değildir...
Bugün olup bitenler, siyasi konjonktürün bir sonucu olup, “kumpaslarla” mahkum edilmiş tüm yurtseverler özgürlüklerine kavuşmadıkça, yolsuzluk yapanlar ellerini kollarını sallayarak gezdikçe, ne evrensel hukuktan ve ne de adaletten söz edilemeyecektir...

Mustafa Tuğrul Turhan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder