1 Nisan 2014 Salı

Toplumsal Dumur...

Ahlak duygusu ve değerleri toplumdan topluma değiştiği gibi bir toplumun geçirdiği evrime göre de değişiklik gösterir...
Bu değişimim dozu, yaşanan konjonktürün şiddeti ve süresiyle doğru orantılıdır...
Sosyalist sistem çöktüğünde Romanya, Rusya gibi pakt ülkelerinde yaşanan ekonomik krizin tetiklediği sosyal çalkantıların, ahlaki değerleri ne denli yozlaştırdığı hala hafızlarda olan en somut örneklerden birisidir...
*
Toplumun ahlaki değerlerini en az ekonomik çöküntüler kadar olumsuz etkileyen bir diğer neden de yolsuzluklardır...
Yakın tarihte İtalya’da yaşanan ahlaki yozlaşma da bu durumun en iyi örneklerinden biridir...
*
Ve bu örnek aslında bize hiç de yabancı değildir...
Türkiye uzun zamandır yaşadığı tek parti iktidarında, koalisyon dönemlerinde var olan oto kontrolden iyice uzaklaşmış ve hızla yolsuzluk batağına saplanmıştır...
Tek parti iktidarı, kimi çevrelerce istikrar olarak yutturulmaya çalışılsa da iç denetimin ortadan kalktığı, yasamaya da yürütmenin hakim olduğu ve bu iki gücün, yargı erkini tamamen etkisi altına aldığı açıktır...
*
Özellikle, son zamanlarda yaşanan cemaat ve iktidar çatışması ile yolsuzlukların ne kadar korkunç boyutlara ulaştığı görülmüştür...
Yolsuzluklarla mücadele etmeye çalışan yargı ve emniyet mensupları “paralel” suçlamasıyla sürgün edilmiş ve yolsuzluklar örtbas edilmiştir...
Evinde akıl almaz paralar bulunan genel müdürler kısa bir tutukluluk süresi sonunda serbest bırakılmış, bununla da kalmayıp, eski görev yerine yönetim kurulu üyesi olarak yeniden atanmıştır...
Yolsuzluk iddiaları üzerine istifa etmek zorunda kalan bakanlar, üç gün sonra seçim bölgelerinde boy gösterip, kürsülerde “ bu kardeşiniz size feda olsun” hamaseti yapabilmiştir...
*
Başbakan, bütün yolsuzluk iddialarının hukuki zeminlerde araştırılmasına gereken imkanı sağlamak yerine, iddiaları kendi iktidarına, milli iradeye karşı bir komploymuş gibi gösterip, sandığı işaret etmiş, yolsuzluk iddialarının araştırılacağı yerler yargı mercileri olduğu halde, “millet ne derse o olur” söylemiyle, seçim sandığını çözüm aracı olarak gösterebilmiştir...
Yutuba düşen yolsuzluk belgesi niteliğindeki ses kayıtları ile ilgili hiçbir ciddi inceleme yapılmamış, montaj edebiyatıyla geçiştirilmiştir...
*
Başbakanın izlediği taktik, tüm yolsuzluk iddialarının iktidarına yönelik bir komplo olduğunu işlemek olmuş ve kabul edilmesi gerekir ki, bu taktik başarılı da olmuştur...
Seçim propagandaları süresince başbakan bu taktiği ustaca uygulamış, kendi tabanını kilitlemeyi ve dolayısıyla oyunu en azından sabit tutmayı hedeflemiş, sonuçta hedefinin de üstünde bir netice almıştır...
*
Seçim mitinglerinde meydanlarda toplanan yandaşları, başbakanı “seninle gurur duyuyoruz” diye alkışlamışlar, yolsuzluk iddiaları onları zerre kadar etkilememiştir...
İşte bu, uzun zamandır uygulanan sosyal yardım adı altındaki “sadaka ekonomisinin” insanları yolsuzluklara karşı duyarsız hale getirmesinin geldiği noktadır...
Toplumsal yozlaşmanın en belirgin örneklerinden biridir...
*
AKP iktidarı döneminde yolsuzluklara o kadar alışılmıştır ki, artık bu tür iddialar ne kadar somut verilere dayansa da çoğu kimsenin umurunda bile değildir...
Artık ahlaki değerlerimizde yolsuzluk kavramı anlamını yitirmiştir...
Namuslu ve dürüst olmak ahmaklık olarak görülürken, kirli işler ve ilişkilerle köşeyi dönmek, beceriklilik ve itibarlı olmak şeklinde algılanır olmuştur...
*
İddialar araştırılsa da nasıl olsa sonuçta bir şey çıkmayacağına inanılması, yargıya duyulan güvenin tamamen sarsılmış bulunması bu noktaya gelinmesinde önemli rol oynamıştır...
Kısacası toplum, yolsuzluklar karşısında duyarlılığını iyice yitirmiş, dumura uğramıştır...
Onca ciddi yolsuzluk iddiası ortada dururken AKP’nin seçimden oylarını artırarak çıkması bu toplumsal yozlaşmanın kanıtı değilse nedir?

Mustafa Tuğrul Turhan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder