19 Kasım 2014 Çarşamba


TARİH VE DERSİM!..

Her devrim, kendisini kabul ettirmek, korumak ve öngördüğü düzeni yerleştirmek için savaş vermiştir.
Bu her çağda, dünyanın her yerinde böyle olmuştur.
*
1789 Fransa ihtilalinde, kral 16.Luis ve Kraliçe Marie Antoinette ’nin idam edilmelerinin ötesinde, "devrim evlatlarını yer" kuralı işlemiş, ihtilalin önde gelen isimleri Danton ve Robespierre de idama mahkum edilmiş, çok sayıda mahkum ve sivil ölmüştür.
*
1917 Rus Bolşevik ihtilalinde, direnen Çar taraftarları bunu hayatlarıyla ödemiş, zaman içinde, devrimin nasıl ilerleyeceği konusunda yaşanan fikir ayrılıkları, devrimin kendi çocuklarını yemiştir.
Troçki, Stalin tarafından tasfiye edilmiş ve sonunda öldürülmüştür.
*
İnsanlık tarihine kara sayfalarla geçen, Hitler'in Nazi imparatorluğunda, Yahudiler başta olmak üzere, düzene karşı olan herkes katledilmiş ve sonunda Nazizm dünyanın başına bela olmuş, 2. dünya savaşında yüz binlerce insan hayatını kaybetmiştir.
Musolini’nin faşist İtalya’sında durum hiç farklı değildir.
*
Amerika'da  bağımsızlık isteyen güney eyaletleriyle Washington yönetimi arasında çıkan "Kuzey-Güney"  Amerikan iç savaşında çok sayıda insan ölmüş, savaşın sonunda kuzeyliler galip gelmişse de bundan beş gün sonra Abraham Lincoln bir suiskast ile öldürülmüştür.
*
Aslında bu kadar gerilere gitmeye de gerek yoktur.
Pakistan ve Hindistan da sivillerin can kaybına neden olan entrika dolu iktidar mücadeleleri hala hafızalardadır.
Daha dün; Romanya’da demokratik devrimle komünist rejim devrilirken kanlı çatışmalar olmuş, Çavuşesku idam edilmiştir.
Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Hırvatlar, Sırplar, Slovenler, Arnavutlar ve Boşnaklar arasında yaşanan iktidar ve bağımsızlık savaşlarında, dünyanın gözleri önünde, Avrupa’nın göbeğinde binlerce masum insan öldürülmüştür.
* 
Bugün “Arap Baharı” diye yutturulmaya çalışılan, emperyalizm destekli “ayaklanmalarda” nedeniyle, Libya’ da, Mısır’da binlerce masum sivil ölmektedir.
Libya’nın devrik lideri Kaddafi dünyanın gözü önünde hunharca katledilmiştir.
Amerika, uydurma bir nükleer silah bahanesiyle girdiği Irak’ta kendi yaptığı kıyımlar yetmezmiş gibi, binlerce insanın öleceği iç savaşın fitilini de ateşlemiştir.
*
Bu coğrafyada var olmuş dinlerin tarihi de, birçok kanlı savaş ve kıyıma sahne olmuştur.
Bugün, burada birbirine düşürülmeye çalışılan Müslüman gurupların ve hatta Dersim’lilerin mezhepsel kökeni de ta, Sıffın savaşı ve Kerbela’dan gelmektedir.
Suriye de isyan kışkırtmak ve bir iç savaşı veya müdahaleyi sahneye koymak için, bu mezhepsel ayrılıkları kışkırtmak dahil, her türlü tahrik yapılmakta, Esat yönetimi isyanları kanlı bir şekilde bastırmaya çalışmaktadır.
*
Kısacası, demokrasiler dışındaki iktidar mücadeleleri ve isyanların bastırılması çoğu zaman kanlı çatışmalara sahne olmuş ve halen de olmaktadır.
Hiç kuşkusuz, bütün bunların hiç yaşanmaması temenni olunur, ne isyan olsun, ne de kan dökülsün, insanlar ölmesin, iktidar mücadeleleri savaşsız, kansız, demokratik yollardan yapılsın istenir.
Lakin bir devletin varlığı ve bütünlüğüne karşı silahlı bir isyan varsa, o devletin, bu isyanı bastırmak için silah kullanmaya hakkı olduğunu da kabul etmek gerekir.
*
Bırakın demokratik olmayan bir rejimi, demokrasinin de kendisini koruma hakkı vardır.
Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen cumhuriyet devriminin, Osmanlı'nın enkazı üzerine kurulma aşamasında karşılaşılan etnik ve dinsel kökenli çok sayıda isyandan birisi olan Dersim İsyanının da bu genel çerçevede değerlendirilmesi en gerçekçi yaklaşım olacaktır.
*
Savaş ve şiddet elbette ki, insan onuruna ve akla aykırıdır, ama bu, onun iktidar mücadelelerinin bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
İnsanlık tarihi boyunca yaşanan isyan, devrim ve savaşların sebep ve sonuçlarının sağlıklı biçimde değerlendirilmeleri, bugünün dünyasından bakılarak değil, ancak kendi zaman dilimleri ve koşulları içinde ele alındığında mümkün olacaktır.
*
Aksi halde bugün, iki dünya savaşında birbirlerini yok etmeye çalışan devletlerinin Avrupa Birliğini oluşturmasının, Dersim olayında suçlanan CHP’nin başında bir Dersim’ linin, ABD’nin başında bir zencinin bulunmasının mantıklı bir izahı yapılamayacaktır. 

Mustafa Tuğrul Turhan  / 25.11.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder