Felsefe, Dil ve AKP
İktidarı...
Konya’da
Sn. Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle 16 yaşında bir çocuk
tutuklandıktan sonra artık Sn. Cumhurbaşkanı’nı eleştirmenin, kelleyi koltuğa
almak olduğu çok net ortaya çıkmıştır...
Lakin
esas olan, tam da bu gibi “korku salma” girişimlerinin arttığı zamanlarda dik
durmak, doğruyu söylemeye devam etmektir...
Pir
Sultan’ın söylemiyle “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyebilmektir...
*
Ki,
zaten Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde, “Türkçe
ile felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca ya İngilizce ya da başka bir dil
kullanmanız lazım. Bu sorunlar devlet eliyle değil, bilim adamları eliyle
çözülmeli.” Demesi karşısında sonucu ne olursa olsun, eleştiri yapmamak da elde
değildir...
*
Öncelikle
belirtelim, Erdoğan’ın “Türkçe ile felsefe yapamazsınız” demesi, çok değil, iki
yıl önce Anayasanın Dili Sempozyumu'ndaki konuşmasında, Felsefe ve Türkçe ile
ilgili olarak, “Zaman zaman söyleniyor; Türkçe ile felsefe yapılmaz. Bunların
tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır aslında, ırkçılık ihtiva eden bir
düşünüştür.” Şeklindeki ifadesiyle açıkça çelişmektedir ki, bu yadırganacak bir
durum olmayıp, tam bir Erdoğan klasiğidir...
*
Türkçe
ile felsefe yapılamaz denilmesini ırkçılık olarak gören Erdoğan’ı, iki yıl
sonra kendi deyimiyle “ırkçılık ihtiva eden” bir düşünceyi benimser hale getiren
güç, kuvvetle muhtemeldir ki, yine kendisinin ortaya attığı “Osmanlıca”
öğretime karşı gösterilen tepkilerdir...
*
Hadi
bunu geçelim, birisinin, “Türkçe ile felsefe yapamazsınız” demesi her şeyden önce
onun, felsefe “yapılmamasını” dert edinmesi, felsefe “yapılmasını” önemsemesi
ve buna değer vermesi demektir ki, Erdoğan’ın, böyle birisi olduğunu söylemek
neredeyse imkansızdır...
*
Çünkü
felsefe, düşünce bilimidir; eleştirel
düşünmeyi, sorgulamayı, araştırmayı temel alır; felsefe dersleri de körü körüne
inanan değil, sorgulayan, eleştiren, insanlar yetiştirmeyi hedefler...
Bütün
bunlarınsa, AKP’yi ve ülkeyi “ben ne dersem o” anlayışıyla “tek adam” olarak
yöneten Erdoğan’ın fıtratına ve başında bulunduğu iktidarın eğitime bakışıyla
taban tabana ters olduğu çok açıktır...
*
Cumhuriyeti’nin
ilanından sonra on saate kadar çıkarılan felsefe dersleri, 1990’lı yıllardan
sonra giderek azaltılmış, AKP iktidarınca getirilen 4+4+4 sistemiyle de, felsefe
grubunda olan sosyoloji, psikoloji ve mantık dersleri zorunlu olmaktan
çıkarılmış seçmeli ders kategorisine bile alınmamıştır...
Hal
böyleyken,“Türkçe ile felsefe yapamazsınız” demenin geçerli hiçbir anlamı
yoktur...
*
Hele
felsefe yapmak için “Osmanlıca’nın” ideal bir dil olduğunu söylemek suretiyle,
Osmanlı’yı felsefeye önem verir ve yaparmış gibi göstermekse, tarihi görmezden
gelmektir...
Zira
güvenilir araştırmalar göstermektedir ki, Osmanlı’nın felsefe ile başı hiç de
hoş değildir...
*
Mesela,
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinin 14-1 sayı 113. Sayfasında yer
alan Osmanlı’da Felsefe başlıklı yazıda, “16. yüzyıldan itibaren bazı
şeyhülislamların İslam tasavvurlarına aykırı olduğu gerekçesiyle, ders
programlarından çıkarılmıştır. Felsefe ve diğer farklı görüşlere muhalif
olunmuştur. Bilim hayatı
gerilemiş ve düşünce hayatı durgunlaşmıştır. Felsefenin bir milletin veya
çağın bilim ve kültür hayatını belirleyen temel unsur olduğu düşünülürse,
başlatılan uygulamanın ilim hayatı için ne denli yıkıcı olduğu görülür.” Denilmekte,
Yine,
Ülkü Öktem’in Osmanlı’da Felsefe yazısında, “Ülkemizde okullardaki felsefe
derslerinin gittikçe azaldığını görmekteyiz. Bunun bir benzeri de Osmanlı’da
yaşanmıştı. Yenilikçi padişah Fatih’in kurduğu medreselerdeki felsefe dersleri
kaldırılmıştı. Daha sonra felsefeye benzer ne varsa çıkarılmıştı. Hoşgörü ve
farklılıklara saygı bile tamamen yok edilmişti.” İfadelerine yer verilmektedir...
*
Kısacası,
Tanzimat’a kadar yalnız İslam tarihi okutulan, din öğretimi her zaman önde olan
ve padişaha adeta “kulluk” eden bir insan modeli yetiştirilmesi temel amaç
edinilen Osmanlı’nın felsefe gibi bir derdi olmamıştır...
*
Osmanlı
gibi bugün de “dindar nesiller” yetiştirmeyi hedefleyenlerin, özgür, düşünen,
sorgulayan ve konuşan insanlara tahammül edemediği, dolayısıyla felsefe yapmak
gibi bir meselelerinin olmadığı da ortadadır...
*
Onların,
“Türkçe'yle felsefe yapılmaz, ya Osmanlıca ya da başka bir dil kullanmanız lazım”
demesi, felsefe yapılmasına değil, olsa olsa Cumhuriyet öncesine duydukları
özlemin ifadesidir...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder