16 Aralık 2014 Salı


Tahşiye...  Devlet Egemenliği ve Sorumluluk...

Pollyanna gibi her şeyde bir iyi taraf görmeye çalışırsanız, operasyonlarında faydalı yanları olduğunu görürsünüz...
Mesela son operasyonda, yazdıkları “Tahşiye” isimli yayınevinde basıldığı için “Tahşiyeciler” olarak adlandırılan dinci bir grubumuzun daha olduğunu öğrenmiş olduk fena mı?...
Bilgi bilgidir sonunda...
*
Biz yeni öğrendik ama meğerse Fethullah hoca ta 2009 yılında, bir konuşmasında bu gruptan söz etmiş ve de bu örgütün, masum insanların evlerine silah koyacağından dem vurmuş...
Sonra ne olmuş?...
Samanyolu TV’de yayımlanan “Tek Türkiye” isimli, dizide hocanın bu söylemi aynen senaryolaştırılmış, “Tahşiye” örgütü suç işliyor gösterilmiş...
Peki, bundan sonra ne olmuş?..
Hocanın İstanbul emniyetindeki adamları harekete geçmiş, “Tahşiyecileri” teknik takibe alıp izlemiş, örgüt lideri olarak gösterdiği, Molla Muhammed olarak anılan Mehmet Doğan’ın ve arkadaşlarının evlerine baskın yapmış ve güya el bombaları bulup özel savcılığa sevk etmiş...
Savcılık mahkemeye göndermiş ve mahkeme çoğunu tutuklayarak cezaevine göndermiş...
*
Şimdi Sn. Cumhurbaşkanı molla Muhammed’i kastederek diyor ki, “17 yıl iki gözü görmeyen bir insanı bütün bir operasyonun başı diye yakalayıp içeri alanlar bunlardı. Bu sürecin bedelini ödüyorlar ve ödeyecekler."
*
Yani, bir zamanlar “cemaat” devlete ve de özellikle emniyet ve yargıya o kadar hakim ki, kendilerine muhalif gördüklerini bir suç uydurarak içeri tıkabiliyor...
*
Şimdi eğri oturup doğru soralım...
Devletin en küçük bir müdürlüğünde bile oranın müdürü, maiyetindeki elemanların suç teşkil eden çalışmalarından “benim haberim yok” diyemeyeceğine, böyle dese bile sorumluluktan kurtulamayacağına göre, o dönemim Emniyet Müdürü, İçişleri bakanı ve de Başbakanı bütün bu olup bitenden sorumlu değil midir?
“Devlet egemenliğinin”  “bir bölümümü” bir tarikatın inisiyatifine bırakanlar, bugün o tarikat için “bu sürecin bedelini ödüyorlar ödeyecekler” diyerek, işin içinden sıyrılabilir mi?
*
“Bunlar olurken haberim yoktu” deniyorsa, durum daha da vahim demektir...
*
Bugün, cemaate yakın isimler, “devletin egemenliğini ele geçirme” suçunu işledikleri gerekçesiyle gözaltına alınıyorsa, bu iddia aynı zamanda devletin egemenliğini elinde tutmakla yükümlü olanların, bu yükümlülüğü yerine getiremediklerinin de kabulü anlamına gelir...
Öyleyse, zamanın hükümetinin ve başbakanının sorumluluğuna da bakılması gerekir...
*
Hal böyleyken, AKP iktidarı, bütün kötülüklerin ve olumsuzlukları cemaatin sırtına yükleyip, “sütten çıkmış ak kaşık” görünme çabası içindedir...
*
Bu çabanın ürünü olduğu izlenimi veren son operasyon ister istemez, cemaatle yollar ayrıldığı için “devlet egemenliğini” bugün tümden elinde bulunduranların, birkaç yıl önce devlet egemenliğinin bir bölümünü ele geçirerek, muhaliflerine suç atfedip içeri attırmakla itham ettikleri o cemaatin yöntemlerini kullandığını düşündürmektedir...
*
Memleketimin manzarası maalesef budur...
İstikrar diye diye ülkeyi tek parti diktatoryasına mahkum edip, hükümet ortağı partilerin birbirini denetlediği koalisyon dönemlerini yerenlerin kulakları çınlasın...
Koalisyon olsa, ülke AKP’den çoktan kurtulmuş, büyük olasılıkla da sorumlular yüce divana gönderilmişti...

Mustafa Tuğrul Turhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder