Kozmik Oda...
Hatırlarsınız,
altı yıl önce Bülent Arınç’a suikast iddiası ortaya atılmış ve bu iddiayı
araştırma gerekçesiyle, Genel Kurmay’ın “Kozmik Odası” yirmibeş gün süreyle “aramaya”
tabi tutulmuştu...
*
Bu
iddiaya ilişkin soruşturma nihayet sonuçlandı ve beklendiği gibi, iddianın
sahte belgelere dayanılarak ortaya atıldığı ve dolayısıyla asılsız olduğu ortaya
çıktı...
*
Soruşturmanın
başlamasında önemli delil sayılan, Arınç’ın Çukurambar semtindeki evine ait
olduğu ileri sürülen “krokinin”, Astsubay M.U’nun arızalanan bilgisayarını
tamir için görevlendirdiği bir askere bilgisayar tamircisinin adresini kolay
bulması için çizdiği kroki olduğu anlaşıldı...
*
Arınç’ın
evinin civarında dolaştığı için şüpheli bulunan Albay Erkan Yılmaz B’nin
ajandasındaki, Abdullah Gül başlıklı notun, 16 yaşındaki oğlunun kendi el
yazısıyla hazırladığı kitap özeti olduğu belirlendi...
*
Albay
Erkan’ın, Arınç’ın evinin çevresinde bulunmasının nedeninin de, o mahaldeki
mağazalardan alışveriş yapmak olduğu, mağazalardan getirtilen kayıtlarla
kanıtlandı...
*
Bu
kadar basit mi diye şaşırmayın sakın;
evet bu kadar basit ve uyduruk iddialarla Genel Kurmay’ın Kozmik Odasını
aranıyor...
*
Bu
aramaya izin veren dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu izni verdiği
için kendisine yöneltilen eleştirilere, "Kozmik odanın aranmasına Başbakan
Erdoğan’ın onayı üzerine izin verdim. İyi ki vermişim. Bakın arama yapıldı ve
suikast iddiasına dair hiçbir şey bulunamadı. Şayet vermeseydim: 'delilleri yok
ettiğimiz' öne sürülecek, başımız daha büyük derde girecek ve beni hiçbir şey,
hiçbir kimse kurtaramayacaktı." Diyerek yanıt veriyor...
*
İlker
Başbuğ’a, TSK’nın en üst komutanı olarak, ordu içinde olup biten her şeyden
haberdar olma konumunda olduğunuz için bu suikast iddiasının doğru olmadığını
daha ortaya atıldığında bilmeniz gerekmez mi, hadi bir an için bilginiz dışında gelişmiş
olabileceğini düşündünüz diyelim, bu durumda da, o odada arama yapılmasına izin
vermeden önce emniyet yetkililerine, suikast iddiası hangi delillere dayanıyor
diye, o ajandanın sahibi Albay’a, Krokiyi çizen Astsubay’a ne iş bu iddialar
diye sorsaydınız, Ajandadaki notun o Albay’ın çocuğunun kitap özeti, Krokinin
de o Astsubayın çizdiği bilgisayar tamircisinin adresi olduğu daha o gün
anlaşılıp, iddianın düzmece olduğu ortaya çıkmaz mıydı diye sormak gerek...
*
Bugün
daha iyi anlaşılıyor ki, “İyi ki izin vermişim, bakın arama yapıldı ve suikast
iddiasına dair hiçbir şey bulunamadı, izin vermeseydim delilleri yok etiğimiz
ileri sürülecek başımız daha büyük belaya girecekti” demenin kabul edilebilir
hiçbir yanı bulunmuyor...
*
Daha
büyük bela ne gelecekti; TSK’nın üst düzey birçok subayı Ergenekon ve Balyoz
kumpasıyla zaten tutuklanmamış mıydı? İzin verilmesi daha sonra kurulan
kumpasları ve tutuklamaları engelledi mi?
*
Bir
iddiayı ispat külfeti, o iddiayı ortaya atana ait olduğuna göre, iddiayı ortaya
atanlar bu düzmece delillerle ne yapabilecekti?..
*
Yılmaz
Özdil, "Arınç’a suikast palavra çıktı" başlıklı bugünkü yazısında, bu konuyu ele
almış ve Kozmik Odanın TSK için ne denli önemli olduğunu anlattıktan sonra “Kozmik
oda…Nefsi müdafaadır. “Kuvayi milliye”dir. Ve, asla unutulmamalıdır...Bülent Arınç,
kozmik odanın kapısını kırıp, bu milletin kuvayi milliyesi’ne girmek için
kullanılan levyedir!” Demiş...
*
Peki,
küçük bir araştırma yapıp kendi personeline sorma basiretini bile göstermeden, “başımıza daha büyük bela gelir” korkusuyla Kozmik Odanın kapılarını o”
levyeyle” açılmasına izin verenler neyin nesi?...
*
Nasrettin
Hoca misali, “hırsızın hiç mi suçu yok?”...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder