3 Mayıs 2015 Pazar

Gizli Örgüt Varsa Eğer...

Legal bir görüntü altında, kendi gizli amaçları doğrultusunda devleti ele geçirmek için uğraşan bir örgüt, doğrudan “gizli örgüttür”...
*
Bu örgütün aktivitelerine katılan, şu veya bu şekilde işbirliği içinde olanlara da “gizli örgüt” üyesi denir...
*
Bunu ben söylemiyorum; uygulamalar ortaya koyuyor...
*
Bakın Türkiye’nin yakın tarihine; dernek, vakıf, cemiyet v.s her ne ad altında olursa olsun, dergi, gazete v.s her ne tür yayın organı etrafında toplanırsa toplansın, mevcut rejimi eleştiren birçok hareket, gizli örgüt olarak ilan edilmiş ve kıyısından köşesinden irtibatlı kim varsa, onlarda bu örgütün üyesi olmakla suçlanıp yıllarca mahkemelerde cezaevlerinde süründürülmüştür...
*
12 Eylül askeri darbesinden sonra kimi sosyalist dergilere, Barış Derneğine, MHP’ye açılan davalar bunun somut birkaç örneğidir...
*
Gelelim günümüze...
*
AKP’nin üç dönem kuralına takılan milletvekillerinden Burhan Kuzu dün Abant’ta yapılan Vuslat Derneğinin toplantısında, "Vuslat Derneğimizin bu faaliyetini çok önemsiyorum. Tabi bu Abant'ta olunca bana başka şeyler çağrıştırdı. Yan salonlarda biz yıllarca Abant Platformu yaptık. Biz iyi niyetle yaptık. Günahıyla sevabıyla biz buradayız. Biz maalesef örgütle çalışmışız. Bugün aklımızı donduran beynimizi alabora eden bir faaliyetle iç içeler. Bu bizi derinden üzüyor.” Demiş...
*
Burhan hoca’nın Abant Platformu dediği, Fethullah Gülen Hocanın, bir başka deyişle “cemaatin” güdümünde yapılan toplantılardır; maalesef örgütle çalışmışız dediği de, şimdi “paralel” dedikleri o “cemaattir”...
*
Ve tabi, hoca “örgüt” diye ifade etmiş olsa da, hakkında “terör örgütü” olduğu iddiasıyla dava açıldığına göre o örgüt, teamüllere göre bir “gizli örgüttür”...
*
Öyleyse, teamüllere göre hareket edilecekse, birilerinin, Burhan Kuzu gibi bu örgütle iç içe çalışıp, kucak kucağa olduktan sonra gizli amacını bugün “keşfederek”, “ben iyi niyetliydim, bilmiyordum” türünden açıklamalarda bulunmalarının, sorumluluklarını ortadan kaldırmaması gerekir...
*
Bir gizli örgüt varsa eğer, insanların “iyi niyetli” olduğu, “bilmediği” şeklindeki beyanlarına değil, bu örgütle organik bağının olup olmadığına bakılarak işlem yapılmalıdır...
*
Bırakın 12 Eylül sonrası davaları, yakın tarihi hatırlayın, Ergenekon, Balyoz, Oda Tv, v.s gibi davalarda, sanıkların suç işlemedikleri, örgüt üyesi olmadıkları, bunu gösteren hiçbir ciddi delilin bulunmadığı yönündeki savunmaları, dikkate alınmış mıdır?.
*
Elbette kötü örnek emsal değildir ancak, hukuk da, yargı da en azından kendi içinde tutarlı olmalıdır...
*
Gizli örgüt varsa eğer, emniyet müdürleri, gazeteciler, televizyoncular, öğretim üyeleri, hakimler, savcılar gizli “terör” örgütü suçlamasıyla tutuklanıp haklarında davalar açılırken, o “gizli örgütle” bir zamanlar kol kola gezip de şimdi “bilmiyorduk” diyenlerin, ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları, haklarında hiçbir kovuşturma yapılmaksızın, dava açılmaksızın masum kabul edilmeleri açık bir çelişkidir...

*
Hukuka olduğu kadar vicdana da aykırıdır...

Mustafa Tuğrul Turhan

  









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder