Gizli Örgüt
Varsa Eğer...
Legal
bir görüntü altında, kendi gizli amaçları doğrultusunda devleti ele geçirmek
için uğraşan bir örgüt, doğrudan “gizli örgüttür”...
*
Bu
örgütün aktivitelerine katılan, şu veya bu şekilde işbirliği içinde olanlara da
“gizli örgüt” üyesi denir...
*
Bunu
ben söylemiyorum; uygulamalar ortaya koyuyor...
*
Bakın
Türkiye’nin yakın tarihine; dernek, vakıf, cemiyet v.s her ne ad altında olursa
olsun, dergi, gazete v.s her ne tür yayın organı etrafında toplanırsa toplansın,
mevcut rejimi eleştiren birçok hareket, gizli örgüt olarak ilan edilmiş ve
kıyısından köşesinden irtibatlı kim varsa, onlarda bu örgütün üyesi olmakla
suçlanıp yıllarca mahkemelerde cezaevlerinde süründürülmüştür...
*
12
Eylül askeri darbesinden sonra kimi sosyalist dergilere, Barış Derneğine, MHP’ye
açılan davalar bunun somut birkaç örneğidir...
*
Gelelim
günümüze...
*
AKP’nin
üç dönem kuralına takılan milletvekillerinden Burhan Kuzu dün Abant’ta yapılan
Vuslat Derneğinin toplantısında, "Vuslat
Derneğimizin bu faaliyetini çok önemsiyorum. Tabi bu Abant'ta olunca bana başka
şeyler çağrıştırdı. Yan salonlarda biz yıllarca Abant Platformu yaptık. Biz iyi
niyetle yaptık. Günahıyla sevabıyla biz buradayız. Biz maalesef örgütle
çalışmışız. Bugün aklımızı donduran beynimizi alabora eden bir faaliyetle iç
içeler. Bu bizi derinden üzüyor.” Demiş...
*
Burhan
hoca’nın Abant Platformu dediği, Fethullah Gülen Hocanın, bir başka deyişle “cemaatin” güdümünde yapılan
toplantılardır; maalesef örgütle çalışmışız dediği de, şimdi “paralel” dedikleri o “cemaattir”...
*
Ve
tabi, hoca “örgüt” diye ifade etmiş
olsa da, hakkında “terör örgütü”
olduğu iddiasıyla dava açıldığına göre o örgüt, teamüllere göre bir “gizli örgüttür”...
*
Öyleyse,
teamüllere göre hareket edilecekse, birilerinin, Burhan Kuzu gibi bu örgütle iç
içe çalışıp, kucak kucağa olduktan sonra gizli amacını bugün “keşfederek”, “ben iyi niyetliydim, bilmiyordum” türünden açıklamalarda
bulunmalarının, sorumluluklarını ortadan kaldırmaması gerekir...
*
Bir
gizli örgüt varsa eğer, insanların “iyi
niyetli” olduğu, “bilmediği”
şeklindeki beyanlarına değil, bu örgütle organik bağının olup olmadığına
bakılarak işlem yapılmalıdır...
*
Bırakın
12 Eylül sonrası davaları, yakın tarihi hatırlayın, Ergenekon, Balyoz, Oda Tv,
v.s gibi davalarda, sanıkların suç işlemedikleri, örgüt üyesi olmadıkları, bunu
gösteren hiçbir ciddi delilin bulunmadığı yönündeki savunmaları, dikkate
alınmış mıdır?.
*
Elbette
kötü örnek emsal değildir ancak, hukuk da, yargı da en azından kendi içinde
tutarlı olmalıdır...
*
Gizli
örgüt varsa eğer, emniyet müdürleri, gazeteciler, televizyoncular, öğretim
üyeleri, hakimler, savcılar gizli “terör” örgütü
suçlamasıyla tutuklanıp haklarında davalar açılırken, o “gizli örgütle” bir zamanlar kol kola gezip de şimdi “bilmiyorduk” diyenlerin, ellerini kollarını
sallayarak dolaşmaları, haklarında hiçbir kovuşturma yapılmaksızın, dava
açılmaksızın masum kabul edilmeleri açık bir çelişkidir...
*
Hukuka
olduğu kadar vicdana da aykırıdır...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder