11 Ekim 2015 Pazar

Barış Tamam da İçeriği ve Bedeli Ne?...

Ağacı görüp ormanı görmezsek hiçbir yere varamayız...
Gün, “terörün” istediği ve yaratmaya çalıştığı kargaşa, korku ve isyan ortamında duygusallıklar yaşama günü değil, aklıselim ile hareket edip, soğukkanlı olma günüdür...
*
Birileri, “barış” diye bağırıyor; birileri, barış diyenleri terörün sorumlusu ilan edip “terörü” lanetliyor...
Kategorize olmuşuz ki, hem de nasıl...
Kimse kimsenin ne dediğini dinlemiyor; kendi doğrularından asla vazgeçip sakin kafayla düşünerek karşısındakini anlamaya çalışmıyor...
Yıllardır barış diye bağıranların kim olduklarını, bağlantılarını biliyoruz da şimdilerde bu barış korosuna yeni katılanları anlamakta zorlanıyoruz...
*
Barış, öyle sihirli bir sözcük ki, kim buna karşı çıkıp savaş yanlısı olmak veya görünmek ister...
Elbette kimse istemez...
Lakin bu barış neyin barışı, nasıl bir barış, içeriği ve bedeli ne?..
Masum kültürel, sosyal talepler mi?
Ülkenin bölünmesi mi?
Ne?...
İşin bu tarafı hep karanlıkta kalıyor...
*
Suriye de PYD, Kuzey Irak’ta Peşmerge ve Orta Doğu’da Amerika’nın BOP projesi varken, barış diyenlerin zaman zaman ağızlardan kaçırdıkları özerklik lafları kafaları karıştırıyor ve toplumda endişe yaratıyor...
Barış çağrılarına ihtiyatla ve kuşkuyla bakılıyor; PKK’nın silahlara veda etmesi karşısında ne istediği bir türlü somutlanmıyor, “ucu açık” olmaktan kurtulamıyor...
AKP’nin başlattığı “Çözüm süreci” denilen uzlaşma ve PKK ile görüşme sürecinin içeriği, bırakın toplumu, meclisteki siyasi partilerden bile sır gibi saklanıyor...
Böyle olunca da maalesef “barış” diye bağırmak yetmiyor...
*
Barışın içeriği ve bedeli ortaya konulmadan barış diye bağırmak, her terör saldırısından sonra mızrakları siyasi iktidara çevirmek, geçmişte başka iktidarlara, şimdilerde Erdoğan’a ve AKP iktidarına muhalif olmanın “yaftası” olmaktan öteye geçemiyor...

Oysa barışın, sadece soyut bir çağrı olmaktan çıkartılıp, acilen somuta indirilmesi hayati önem taşıyor...
*
Ve kuşkusuz bunun içinde ilk yapılması gereken, soyut barış çağrısı yapanların, kafalarındaki nihai hedefi, toplumdaki bütün kuşkuları dağıtacak şekilde şeffaf davranarak ortaya koyması, bir başka ifadeyle eteğindeki taşları dökmesi gerekiyor...
*
Öyle ya, barış tamam da içeriği ve bedeli ne, kaçımız bunu bilerek barış istiyor?...
*
Bedeli özerklik veya bölünmeyse de barışa var mıyız; yoksak ne yapacağız?
*
Demek ki neymiş, soyut barış çığlıkları atmak, barış için yetmiyormuş...

Mustafa Tuğrul Turhan








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder