Cevaplanması Gereken
Sorular...
Güneydoğumuzda
kanayan yara açılalı nereden baksanız otuz yılı geçmiş; bu zaman içinde neler
yaşandı neler...
*
PKK
köy baskınlarıyla kanlı katliamlarıyla adını duyurduktan sonra, Kürt var mı yok
mu bunlar kim adına hareket ediyor tartışmaları başladı; kimileri, Kürt diye
bir ulus yok, onlar karda yürürken “kart kurt” diye ses çıkardıkları için “Kürt”
diye anıldılar dedi, kimileri, biz “etle tırnak” gibiyiz birbirimizden ayrılmayız
dedi...
*
Katliamlar
birbirini izledi, PKK militanları “etkisiz” hale getirildi; şehitler gelmeye
devam etti...
*
Bölgede
etkin partiler kuruldu, kapatıldı, bir daha kuruldu, bir daha kapatıldı, yenisi
kuruldu, isim değiştirdi, baraj altında kaldı, bağımsız adaylarla seçimlere
girip sonradan gurup kurdu...
*
Çatışmalar
sürdü, PKK militanları “etkisiz” hale getirildi; şehitler gelmeye devam etti...
*
Terör
sıfırlandı denildi; kısa süre sonra yeniden hortladı, siyasiler “siz taviz
verdiniz ondan oldu” diyerek birbirlerini suçladı...
*
PKK
dağda bir gurup “terörist” iken, KCK kuruldu, kentlerde örgütlendi, dar bir
kadro hareketi olmaktan çıkıp “kitleselleşti”...
*
Sonra
gün geldi, Kürt varlığı kabul edildi, birçok “kültürel” haklar tanındı, köylere, kasabalara Kürtçe adlar verildi, silahlı
mücadele çözüm olmaz denildi ve “çözüm süreci” başlatıldı...
*
PKK’lılar
teslim oldu, yargılandı, silahlarıyla ülke dışına çıktı, Kürtlerin legal
kuruluşu partilerle yürütülen görüşmeler bitti bitecek sona gelindi denildi, tam
seçimlere gidilirken birden bire ortalık karıştı, terör tırmandı, çözüm süreci “buzdolabına”
konuldu...
*
Çatışmalar
şehir merkezlerine indi, PKK militanları “etkisiz” hale getirildi; şehitler
gelmeye devam etti...
*
Uzatmaya
gerek yok; çok şey geldi geçti, ama terör bitti denilirken daha da şiddetlendi;
PKK dağdaki üç beş adam olmaktan çıkıp
kitleselleşti, otuz yılın özeti bu!...
*
Şimdi
yine aynı filmin yeni versiyonu vizyonda; hem daha da kanlısı...
*
Daha
dün, “çözüm sürecinin” mimarı olan AKP’nin yeni hükümeti, eskiden olduğu gibi “sonuna kadar gideceğiz terörü
bitireceğiz” diyor, asker dışarıda PKK kamplarını bombalıyor, polis kentlerde
PKK’nın şehir yapılanmasıyla savaşıyor...
*
Kentler,
ilçeler boşaltılıyor, okullar kapanıyor, halk bölgeden kaçıyor...
*
Yine
şehitler gelmeye devam ediyor; yine PKK militanları “etkisiz” hale
getiriliyor...
*
Güneydoğu’da
bunlar yaşanırken, batı seyrediyor...
*
Muhalefet
partileri, “terörle” mücadelede hükümete desteklerini açıklıyor...
*
Lakin
ne ülkeyi yönetme iddiasını güden iktidar, ne de ona destek veren muhalefet,
otuz yıldır yürütülen silahlı mücadelenin yaraya merhem olmadığını görmüyor...
*
Hele
MHP, Kürt’lerin parlamentodaki temsilcilerini yok sayıyor, silahlı mücadeleye
alkış tutuyor, yangına körükle gidiyor...
*
Şehitler
gelmeye devam ediyor, ateş düştüğü yeri yakıyor, ocaklar sönüyor, TV’ler
şehitlerimizin cenaze törenlerinden hepimizi duygulandıran ve acılara boğan
yayınlar yapıyor...
*
Adı
konulmasa da fiilen bir iç savaş yaşanıyor...
*
Peki
ya madalyonun öteki yüzünde ne oluyor, o devlet güçlerince “etkisiz” hale
getirilenlerin tarafında neler yaşanıyor?..
*
Ne
demekse, “etkisiz” hale getirilen PKK militanları, ağaç kovuğundan mı
çıkıyor?...
*
Dışarıdan
ithal edilmediklerine göre, o militanlar da bizim topraklarımızda doğup büyüyor
ve dağa çıkıyor...
*
Onların
da anaları, babaları kardeşleri var; o analar, babalar, kardeşler de bu
memleketin insanı ve mutlaka onlar da acı çekiyor...
*
Ama
meselenin bu yönüyle kimse ilgilenmiyor; yıllardan beri, Kürt meselesi dağdaki birkaç adamdan ibaret görülüyor ve gösteriliyor...
*
Oysa
işin kırılma noktası tam da burası oluyor...
*
Ölümler
nereye kadar?
*
Bir
tarafta şehitler, bir tarafta “etkisiz” hale getirilen militanlar...
*
Hepsi
bu ülkenin insanı değil mi?
*
Diyelim
ki, devletin bütün gücünü kullanılarak, şehirlerde dağlarda ne kadar PKK
militanı varsa öldürüldüğünde huzur ve sükun sağlanacak mı?
*
Devletin
güvenlik güçlerince “etkisiz” hale getirilenlerin, anaları babaları,
kardeşleri, akrabaları, arkadaşları, acılarını unutup, o devlete biat edip, her şeyin üstüne
sünger çekerek hiçbir şey olmamış gibi yaşayacak mı?
*
Kentlerin
sokaklarına inen kanlı çatışmalardan sonra barış ve kardeşlik mi yeşerebilecek,
yoksa nefret tohumları mı?..
*
Terör
tamamen bitecek mi, yoksa kısa süre sonra daha da şiddetlenecek mi?..
*
Güvenlik
güçleri o kentlerde, ilçelerde ne zamana kadar tanklarla, tomalarla, ağır
silahlarla nöbet tutacak, bölgeden ayrıldıklarında ne olacak?
*
İşte
herkesin kendisini vatansever, başkasını vatan haini olarak görmeden, şapkasını
önüne koyup samimiyetle ve cesaretle cevaplaması
gereken sorular bunlar!...
*
Nihai
ve gerçekçi çözüm bu soruların samimi cevaplarında yatıyor...
*
Hamaset
dolu, tumturaklı laflar karın doyurmuyor...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder