19 Nisan 2017 Çarşamba



Analizlere, Analiz...

Referandumunda alınan evet ve hayır oylarının, illere, ilçelere göre önceki seçimlerde evet  cephesindeki AKP ve MHP ile hayır cephesindeki CHP ve HDP oylarına oranla ne ölçüde değişiklik gösterdiği meselesi doğal olarak gündeme gelince, Tarihe referandum notu başlıklı analizimde ben de Güneydoğu ve Doğu illerindeki HDP oylarında %20 civarında gerçekleşen ve hatta yer yer daha yüksek oranlara ulaşan düşüş olduğunu, bu oyların aynı oranlarda “evet” oylarına kaydığını yazdım...

Ve bu sonuçlardan başta HDP’nin, daha sonra da öncelikle CHP olmak üzere diğer partilerin dersler çıkartmaları gerektiğini söyledim...

Bunu, sonucun evet çıkmasına sorumlu aramak için değil, bir tespit amacıyla yaptım...

Nitekim aynı tespitleri, MHP oylarındaki büyük kayıplar için de yapanlar oldu...
*
Bu tür tespitlerin ve analizlerin çok doğal olduğunu kabul etmek gerekir, zira bir sonraki seçim veya referandumda, izlenecek stratejilerin belirlenmesi büyük ölçüde öncekilerden çıkarılacak derslere göre belirlenir...

Nitekim referandumun ertesi günü, bu oy kaymalarından hareketle HDP’li Altan Tan, “Erdoğan’ı Kütler kurtardı”, AKP’li Orhan Miroğlu, AKP ile Kürt ittifakının Türkiye’ye kazandıracağına işaret etti, Ahmet Türk, evet bir kayma var ama baskılardan dolayı küçük bir kayma dedi...
*
Hal böyleyken, medyaya baktığımda, özellikle HDP’yanlısı kesimlerden, “Kürt illerindeki kayıpların nedeni baskılar, siz kendi batınıza bakın” tarzında savunma ve eleştiriyi harmanlamış analizler gözüme takıldı...

Bu analizleri yapanların bir kısmı da, soldan ümit kesilince, sol görüntülü Kürt partisi HDP’ye sempati duyanlar...

Gerek bu tür “solcuların”, gerekse bizzat HDP’li olanların bu analizlerinin objektif olmaktan daha çok, “duygusal” olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek...

Çünkü rakamlar ortada...

Ama nedense, bu analizlerin hemen hepsinde, Kürt seçmenin baskı altında olduğu söylenirken, batıdaki seçmenin bir eli yağda bir eli balda oy kullandığı varsayılıyor...

Oysa bu iki dayanağında gerçeği tam olarak ifade ettiğini söylemek zor...

Evet, “hayır” denilmemesi için devlet tarafından baskılar yapıldı, bunu herkes biliyor, ama bu baskılar sadece güneydoğu ve doğu ilerinde değil, bütün ülke düzeyinde yapıldı...

Büyük kentlerde, ilçelerde belediye başkanları, özellikle taşeron vasıtasıyla çalıştırdığı işçileri işten çıkartmakla tehdit etti, fabrika patronları tehdit etti, medya patronları gazetecileri baskıladı, "hayır" diyenler işten çıkarttı, evlere makarnalar, çaylar gitti vs...
*
Bu ikisi aynı mı?, Kişiye göre değişir...

Ayrıca baskılar her zaman istenilen yönde değil,  tersi neticeler de verir ki, aslında zulmedilmiş, itilip kakılmış, yaşamları alt üst edilmiş insanlardan da bu ters tepme olayını gerçekleştirmeleri beklenir...

Ama ne yazık ki, bizim ülkemizde bu ters tepme örneğine rastlamak pek mümkün olmamaktadır...

Halk, hep masumdur, yönlendirilen, şöyle yap denildiğinde yapandır, ondan hiçbir zaman bir duruş sergilemesi, onurlu olması beklenemez, bütün sorumluluk ve kabahat onlara liderlik edenlerdedir...

Onun her yaptığına bir haklı kılıf her zaman bulunur...

12 Eylül öncesi “sol” siyasetin kendisi için yaptığı onca fedakarlığı bir askeri darbeyle unutup, makarnaya, bulgura, kömüre razı olup defalarca dincileri iktidara taşıdığı, ekilmeye çalışılan tohumları yeşertemediği, kıraç topraklar gibi olduğu görmezden bilmezden gelinir, popülizm tercih edilir...

Oy kaymalarına da bu kapsamda sadece baskıya bağlanarak, haklılık gerekçeleri üretilir...
*
Ama o oy kaymalarının başka bilinen gerekçeleri de vardır...

Mesela, güneydoğu ve doğu özelinde bakarsak, Barzani’nin ve yerli uzantısı KDP’nin “evet” kampanyalarına destek vermesinin, bunu da Kürt’lerin ileride bağımsız veya özerk bir yapı kurulması için başkanlık sisteminin iyi olacağı propagandası ile harmanlamış olmasının bu oy kaymasında hiç etkisi olmamış mıdır?..

Referandum sürecinde ayyuka çıkan “eyalet” tartışmalarında “hayır” diyenlerin, bu sistem gelirse, başkan tek başına “eyalet” kurulmasını sağlayabilecek demesinin, Cumhurbaşkanı danışmanlarının "eyalet sistemi getireceğiz" diye konuşmasının, bu özlem içinde olan Kürt kesimler için hiç etkisi olmadığını söylemek mümkün müdür?...
*
Bu analizlerin bazılarında HDP’den “evet” cephesine oy kayması olduğu kabul edilmekle beraber, Kürt illerinde baskıya rağmen yine de % 70’ler civarında “hayır” denildiğine işaret edilmektedir...

İşte bu tespit bile, aslında baskıların herkes üzerinde mutlak etki yapmadığını göstermektedir...

Her şeye rağmen “hayır” diyenler varsa, bunun “evete” kayan seçmen tarafından neden yapılamadığını sorgulamak, dolayısıyla  oy kaymasının tek sebebinin baskılar olmadığını, başka nedenlerin de olabileceğini düşünmek gerekmez mi?..
*
Hatırlarsınız, geçmiş seçimlerde de HDP veya diğer Kürt partilerinin güneydoğu ve doğuda yüksek oranda oy almasının nedeni olarak PKK baskısı ve korkusu gösterilirdi...

Şimdi devlet baskısından söz ediliyor...

İşte tam da bu nokta da baskılara rağmen bölge halkının bir tutarlı tavır sergilemesinin önemi daha da belirginleşiyor...

Ve tabi, gerek devletin ve gerekse PKK’nın baskısı olmadan özgür seçimlerin yapılabilmesi imkanı yaratılmadıkça bu tartışmaların asla bitmeyeceği gerçeği çok net olarak ortaya çıkıyor...
                                                           --0--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder