Analizlere,
Analiz...
Referandumunda alınan evet ve hayır oylarının,
illere, ilçelere göre önceki seçimlerde evet cephesindeki AKP ve MHP ile hayır cephesindeki
CHP ve HDP oylarına oranla ne ölçüde değişiklik gösterdiği meselesi doğal
olarak gündeme gelince, Tarihe referandum notu başlıklı analizimde ben de
Güneydoğu ve Doğu illerindeki HDP oylarında %20 civarında gerçekleşen ve hatta
yer yer daha yüksek oranlara ulaşan düşüş olduğunu, bu oyların aynı oranlarda “evet”
oylarına kaydığını yazdım...
Ve bu sonuçlardan başta HDP’nin, daha sonra da öncelikle
CHP olmak üzere diğer partilerin dersler çıkartmaları gerektiğini söyledim...
Bunu, sonucun evet çıkmasına sorumlu aramak için değil,
bir tespit amacıyla yaptım...
Nitekim aynı tespitleri, MHP oylarındaki büyük
kayıplar için de yapanlar oldu...
*
Bu tür tespitlerin ve analizlerin çok doğal olduğunu
kabul etmek gerekir, zira bir sonraki seçim veya referandumda, izlenecek
stratejilerin belirlenmesi büyük ölçüde öncekilerden çıkarılacak derslere göre
belirlenir...
Nitekim referandumun ertesi günü, bu oy
kaymalarından hareketle HDP’li Altan Tan, “Erdoğan’ı Kütler kurtardı”, AKP’li
Orhan Miroğlu, AKP ile Kürt ittifakının Türkiye’ye kazandıracağına işaret etti,
Ahmet Türk, evet bir kayma var ama baskılardan dolayı küçük bir kayma dedi...
*
Hal böyleyken, medyaya baktığımda, özellikle HDP’yanlısı
kesimlerden, “Kürt illerindeki kayıpların nedeni baskılar, siz kendi batınıza
bakın” tarzında savunma ve eleştiriyi harmanlamış analizler gözüme takıldı...
Bu analizleri yapanların bir kısmı da, soldan ümit
kesilince, sol görüntülü Kürt partisi HDP’ye sempati duyanlar...
Gerek bu tür “solcuların”, gerekse bizzat HDP’li
olanların bu analizlerinin objektif olmaktan daha çok, “duygusal” olduğunu
söylemek yanlış olmasa gerek...
Çünkü rakamlar ortada...
Ama nedense, bu analizlerin hemen hepsinde, Kürt
seçmenin baskı altında olduğu söylenirken, batıdaki seçmenin bir eli yağda bir
eli balda oy kullandığı varsayılıyor...
Oysa bu iki dayanağında gerçeği tam olarak ifade
ettiğini söylemek zor...
Evet, “hayır” denilmemesi için devlet tarafından baskılar
yapıldı, bunu herkes biliyor, ama bu baskılar sadece güneydoğu ve doğu ilerinde
değil, bütün ülke düzeyinde yapıldı...
Büyük kentlerde, ilçelerde belediye başkanları,
özellikle taşeron vasıtasıyla çalıştırdığı işçileri işten çıkartmakla tehdit
etti, fabrika patronları tehdit etti, medya patronları gazetecileri baskıladı, "hayır" diyenler işten çıkarttı, evlere makarnalar, çaylar gitti vs...
*
Bu ikisi aynı mı?, Kişiye göre değişir...
Ayrıca baskılar her zaman istenilen yönde değil, tersi neticeler de verir ki, aslında
zulmedilmiş, itilip kakılmış, yaşamları alt üst edilmiş insanlardan da bu ters
tepme olayını gerçekleştirmeleri beklenir...
Ama ne yazık ki, bizim ülkemizde bu ters tepme
örneğine rastlamak pek mümkün olmamaktadır...
Halk, hep masumdur, yönlendirilen, şöyle yap
denildiğinde yapandır, ondan hiçbir zaman bir duruş sergilemesi, onurlu olması
beklenemez, bütün sorumluluk ve kabahat onlara liderlik edenlerdedir...
Onun her yaptığına bir haklı kılıf her zaman
bulunur...
12 Eylül öncesi “sol” siyasetin kendisi için yaptığı
onca fedakarlığı bir askeri darbeyle unutup, makarnaya, bulgura, kömüre razı
olup defalarca dincileri iktidara taşıdığı, ekilmeye çalışılan tohumları
yeşertemediği, kıraç topraklar gibi olduğu görmezden bilmezden gelinir,
popülizm tercih edilir...
Oy kaymalarına da bu kapsamda sadece baskıya
bağlanarak, haklılık gerekçeleri üretilir...
*
Ama o oy kaymalarının başka bilinen gerekçeleri de
vardır...
Mesela, güneydoğu ve doğu özelinde bakarsak, Barzani’nin
ve yerli uzantısı KDP’nin “evet” kampanyalarına destek vermesinin, bunu da Kürt’lerin
ileride bağımsız veya özerk bir yapı kurulması için başkanlık sisteminin iyi
olacağı propagandası ile harmanlamış olmasının bu oy kaymasında hiç etkisi
olmamış mıdır?..
Referandum sürecinde ayyuka çıkan “eyalet” tartışmalarında
“hayır” diyenlerin, bu sistem gelirse, başkan tek başına “eyalet” kurulmasını
sağlayabilecek demesinin, Cumhurbaşkanı danışmanlarının "eyalet sistemi getireceğiz" diye konuşmasının, bu özlem içinde olan Kürt kesimler için hiç etkisi
olmadığını söylemek mümkün müdür?...
*
Bu analizlerin bazılarında HDP’den “evet” cephesine
oy kayması olduğu kabul edilmekle beraber, Kürt illerinde baskıya rağmen yine de % 70’ler
civarında “hayır” denildiğine işaret edilmektedir...
İşte bu tespit bile, aslında baskıların herkes
üzerinde mutlak etki yapmadığını göstermektedir...
Her şeye rağmen “hayır” diyenler varsa, bunun “evete”
kayan seçmen tarafından neden yapılamadığını sorgulamak, dolayısıyla oy kaymasının tek sebebinin baskılar
olmadığını, başka nedenlerin de olabileceğini düşünmek gerekmez mi?..
*
Hatırlarsınız, geçmiş seçimlerde de HDP veya diğer
Kürt partilerinin güneydoğu ve doğuda yüksek oranda oy almasının nedeni olarak PKK
baskısı ve korkusu gösterilirdi...
Şimdi devlet baskısından söz ediliyor...
İşte tam da bu nokta da baskılara rağmen bölge
halkının bir tutarlı tavır sergilemesinin önemi daha da belirginleşiyor...
Ve tabi, gerek devletin ve gerekse PKK’nın baskısı
olmadan özgür seçimlerin yapılabilmesi imkanı yaratılmadıkça bu tartışmaların
asla bitmeyeceği gerçeği çok net olarak ortaya çıkıyor...
--0--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder