22 Nisan 2017 Cumartesi




KIRMIZI UÇURTMA

İlkokul ikinci sınıftaydım. Yine Nisan ayı gelmiş, bahar yellerliye birlikte uçurtma mevsimi de başlamıştı. Henüz üzerinde yapılaşma olmadığı için çocukların oyun alanı olarak kullandığı evimize çok yakın olan tepelikte çıtalı uçurtma uçuran yaşıtlarımı uzaktan seyrediyor, içimden ah keşke benim de bir çıtalı uçurtmam olsa diye geçiriyor, onlara çok imreniyordum.
*
O zamanlar, Kutlugün sokağın Cebeci caddesine yakın tarafındaki bir manav dükkanında, ne alakası varsa, meyve sebzenin yanı sıra hazır çıtalı uçurtmalar da satılırdı. Dükkanın önünden her geçişimde kağıttan kırpılmış uzun kuyrukları, gövdesinin, sarı, mavi, kırmızı renkli ince kağıtları aklımı başımdan alır, uçurtmalara baktıkça içim giderdi. Ama nedense anneme, ben de uçurtma istiyorum diyemezdim. O çocuk aklımla, uçurtmaya sıra gelmeyeceğini bilirdim.
*
Nisan’ın ortalarıydı. Ablamın yakın arkadaşı Necmiye abla ile benden oldukça büyük erkek kardeşi Kemal ağabey, bizi ziyarete geldiklerinde ben, mahalle bakkalımızdan aldığım kırmızı yağlı kağıtlarla defterlerimin yırtılan kaplarını yeniliyordum. Kemal ağabey, beni bir süre izledikten sonra, eğer artan  kağıt olursa, bana uçurtma yapabileceğini söylemiş, dünyalar benim olmuştu.


Kemal ağabeye çok sevineceğimi, fazla kağıdım olduğunu, ama uçurtma için gerekli olan çıtalarımın olmadığını söylediğimde o, olsun bak hemen şu yandaki inşaattan birkaç düzgün tahta parçayı bulabilirsem, uçurtma işini halledebileceğini söylemişti.


Hemen fırlayıp inşaata gittiğimde birkaç usta kalıp tahtaları çakmakla meşguldü. Birisine yaklaşıp, uçurtma çıtası yapmak için düzgün bir tahta parçası verip veremeyeceğini sorduğumda usta bana, sen nasıl çıta yapacaksın ki der gibi bakınca, yok, ben değil abim istiyor o yapacak dedim.

Birkaç dakika sonra, ustanın pencere pervazlarından ayarladığı birkaç düzgün ahşap parçasıyla eve dönmüştüm bile.

Kemal ağabey, zaten düzgün olan bu ahşapları, bizim keskin ekmek bıçağıyla yontup istenilen inceliğe getirip düzelttikten sonra, paket ipiyle çıtaları gönyelerini ayarlayarak birbirine bağlamak ve nihayet kırmızı renkli yağlı kağıdı da gövde haline getirip kenarlarını iplere yapıştırmak için epey uğraştıktan sonra ortaya çok güzel bir uçurtma çıkmıştı.

 Sevinçten, uçurtmadan önce ben havalara uçmuştum.
*

Kırmızı uçurtmamı günlerce uçurtmuştum. Kuyruk dengesi ile terazisi gerçekten çok iyi yapıldığı için, havada bir gelin gibi süzülüyor, bütün çocuklar parlak kırmızı uçurtmama hayran kalıyordu. Ancak, bir gün bu hayranlık kıskançlığa dönüşmüş ve yaşça benden oldukça büyük bir çocuk, kendi uçurtmasını benimkine kasten takıp, düşürtmüştü.

O güzelim uçurtmamın çıtaları, yere çarpmanın şiddeti ile kırılmış, kırmızı kağıdı paramparça olmuştu. Çok, ama çok üzülmüştüm. O an benim için daha kötü hiçbir şey olamazdı. Benim için çok kıymetli olan uçurtmam bundan sonra uçamayacaktı. Çaresiz, bağırıp, çağırmıştım ama hepsi o; uçurtmamı kaybetmiştim.
*
Ve bir daha da uçurtmam olmadı.

Şimdi nerede oyuncağını elinden alınınca ağlayan bir çocuk görsem kırmızı parlak uçurtmamdan ayrılışımı hatırlar, nerede bir uçurtma görsem, kırmızı mı diye bakarım.

                                                                  --0--




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder