Tarihe
Referandum Notu...
CHP hayır diyor, HDP hayır diyor, Saadet Partisi
hayır diyor, Barolar Birliği başta olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşları
hayır diyor, çok sayıda yurttaş hayır diyor...
Başka hayır diyenler de var kuşkusuz...
Peki, hayır demek yeter mi?..
*
Bu sorunun yanıtı, tek tek birey olarak bakıldığında "yeter" olarak verilebilirse de parti veya demokratik kitle örgütü ölçüsünde
bakıldığında aynı yanıtı vermek zor...
Çünkü parti de, adı üzerinde demokratik kitle örgütü
de örgüt...
Hayır'ı örgütlemek ve sesini yükseltmek için
imkanları bir bireyden çok daha fazla...
Hele mecliste grubu olan bir partiyse
milletvekillerinin dokunulmazlığı var, istediği yerde istediği gibi hayır
diyebilir...
*
Ne demek mi istiyorum?
Artık sandığa gitmeye saatler kaldı, yarından sonra
konuşmuş olmamak için not düşmek için yazıyorum...
*
Hayır'ı örgütlemek için kim ne kadar çalıştı?..
CHP'li değilim, ama yiğidi öldürsek de hakkını
yememek gerektiğine inanırım; hayır için var gücüyle asıldığı çok açık...
Hele Deniz Baykal'ı takdir etmemek haksızlık olur;
genel başkanlıktan düşmüş birisi olarak küsmek yerine, ilerlemiş yaşına rağmen
büyük performans sergiledi, neredeyse gitmediği yer kalmadı...
Muharrem İnce de öyle...
*
Başka öne çıkanlar da vardı elbette...
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu...
MHP'den ihraç edilenlerden; Meral Akşener, Ümit
Özdağ, Sinan Oğan bunlardan en göze batanlarıydı...
Özellikle Akşener, milletvekili de olmamasına
rağmen, dere tepe demeden hayır için gezdi...
Doğruya doğru!...
*
Saadet partisi, güçsüzlüğüne rağmen bir şeyler
yapmaya çalıştı...
*
Ama hayır deyip de bunu örgütlemek adına hissedilir bir
performans sergilemeyenler de vardı...
Mesela, Doğu Perinçek’in kendisi ve partisi ile HDP
bunlardan ikisiydi...
*
Perinçek, Ermeni soykırımı iddiaları için İsveç’e
giderek gösterdiği azmi, referandum sürecinde gösteremedi...
*
Mecliste üçüncü parti durumunda olan HDP, hayır’ı
örgütleyeceğiz demesine karşılık, icraatta tek başına büyük performans
gösterenler kadar ortalarda görünmedi...
TV’ler de hayır ilanları filan paylaştı, ama ne büyük
bir miting yaptı, ne dere tepe gezen bir vekili oldu...
Bunun böyle olmasında genel başkanlarının ve bazı
vekillerinin tutuklu olmalarının elbette payı vardı, ama HDP geniş tabanı olan bir
partiydi ve dışarıda çok sayıda vekili vardı, eski vekilleri vardı...
Ve HDP bir ideoloji partisiydi, birilerinin tutuklu
olmasından bu denli etkilenmemesi gerekirdi...
Şayet, PKK “evet” dediği için, üzerinde bir baskı
hissetmişse, Haziran seçimlerinden sonra yaşananlardan edindiği deneyimle bunu,
“Türkiye partisi” olma yolunda bir fırsata çevirmeli, PKK ile yollarını
ayırmalı, Kürt meselesine dair ne varsa, silahların gölgesinde değil, parlamentonun
özgür çatısı altında konuşulması adına hayır için yüksek sesle haykırmalıydı...
Mesela Pervin Buldan, bir Meral Akşener gibi,
Ertuğrul Kürkçü veya Osman Baydemir veya Mithat Sancar, bir Deniz Baykal gibi
yapamaz mıydı?..
Hatta, içerideki arkadaşları için de iki kişilik çaba
gösteremezler miydi?...
*
Yaptılar da ben atlamışsam peşinen özür dilerim, ama
sanmıyorum, zaten bir art niyetim de yok; ben sadece bir tespit yapıyorum...
*
Bunların sırası mı diye düşünenler olacaktır, lakin
yukarıda da ifade ettiğim üzere, bütün bunları yarından sonra söylediğimizde hiçbir
kıymeti olmayacaktır...
Bu nedenle, tam da bugün tarihe not düşerek,
yarından sonra yazıp söyleyeceklerimiz için yüzümüz olmalıdır...
--0--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder