15 Nisan 2017 Cumartesi



Tarihe Referandum Notu...

CHP hayır diyor, HDP hayır diyor, Saadet Partisi hayır diyor, Barolar Birliği başta olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşları hayır diyor, çok sayıda yurttaş hayır diyor...

Başka hayır diyenler de var kuşkusuz...

Peki, hayır demek yeter mi?..
*
Bu sorunun yanıtı, tek tek birey olarak bakıldığında "yeter" olarak verilebilirse de parti veya demokratik kitle örgütü ölçüsünde bakıldığında aynı yanıtı vermek zor...

Çünkü parti de, adı üzerinde demokratik kitle örgütü de örgüt...

Hayır'ı örgütlemek ve sesini yükseltmek için imkanları bir bireyden çok daha fazla...

Hele mecliste grubu olan bir partiyse milletvekillerinin dokunulmazlığı var, istediği yerde istediği gibi hayır diyebilir...
*
Ne demek mi istiyorum?

Artık sandığa gitmeye saatler kaldı, yarından sonra konuşmuş olmamak için not düşmek için yazıyorum...
*
Hayır'ı örgütlemek için kim ne kadar çalıştı?..

CHP'li değilim, ama yiğidi öldürsek de hakkını yememek gerektiğine inanırım; hayır için var gücüyle asıldığı çok açık...

Hele Deniz Baykal'ı takdir etmemek haksızlık olur; genel başkanlıktan düşmüş birisi olarak küsmek yerine, ilerlemiş yaşına rağmen büyük performans sergiledi, neredeyse gitmediği yer kalmadı...

Muharrem İnce de öyle...
*
Başka öne çıkanlar da vardı elbette...

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu...

MHP'den ihraç edilenlerden; Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan bunlardan en göze batanlarıydı...

Özellikle Akşener, milletvekili de olmamasına rağmen, dere tepe demeden hayır için gezdi...

Doğruya doğru!...
*
Saadet partisi, güçsüzlüğüne rağmen bir şeyler yapmaya çalıştı...
*
Ama hayır deyip de bunu örgütlemek adına hissedilir bir performans sergilemeyenler de vardı...

Mesela, Doğu Perinçek’in kendisi ve partisi ile HDP bunlardan ikisiydi...
*
Perinçek, Ermeni soykırımı iddiaları için İsveç’e giderek gösterdiği azmi, referandum sürecinde gösteremedi...
*
Mecliste üçüncü parti durumunda olan HDP, hayır’ı örgütleyeceğiz demesine karşılık, icraatta tek başına büyük performans gösterenler kadar ortalarda görünmedi...

TV’ler de hayır ilanları filan paylaştı, ama ne büyük bir miting yaptı, ne dere tepe gezen bir vekili oldu...

Bunun böyle olmasında genel başkanlarının ve bazı vekillerinin tutuklu olmalarının elbette payı vardı, ama HDP geniş tabanı olan bir partiydi ve dışarıda çok sayıda vekili vardı, eski vekilleri vardı...

Ve HDP bir ideoloji partisiydi, birilerinin tutuklu olmasından bu denli etkilenmemesi gerekirdi...

Şayet, PKK “evet” dediği için, üzerinde bir baskı hissetmişse, Haziran seçimlerinden sonra yaşananlardan edindiği deneyimle bunu, “Türkiye partisi” olma yolunda bir fırsata çevirmeli, PKK ile yollarını ayırmalı, Kürt meselesine dair ne varsa, silahların gölgesinde değil, parlamentonun özgür çatısı altında konuşulması adına hayır için yüksek sesle haykırmalıydı...

Mesela Pervin Buldan, bir Meral Akşener gibi, Ertuğrul Kürkçü veya Osman Baydemir veya Mithat Sancar, bir Deniz Baykal gibi yapamaz mıydı?..

Hatta, içerideki arkadaşları için de iki kişilik çaba gösteremezler miydi?...
*
Yaptılar da ben atlamışsam peşinen özür dilerim, ama sanmıyorum, zaten bir art niyetim de yok; ben sadece bir tespit yapıyorum...
*
Bunların sırası mı diye düşünenler olacaktır, lakin yukarıda da ifade ettiğim üzere, bütün bunları yarından sonra söylediğimizde hiçbir kıymeti olmayacaktır...

Bu nedenle, tam da bugün tarihe not düşerek, yarından sonra yazıp söyleyeceklerimiz için yüzümüz olmalıdır...
                                                           --0--


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder