İşin Özü...
Kamu
görevinin hangi esaslara göre yapılacağının yazılı olarak belirlenmesi, usule
ilişkin bir işlemdir...
Yasa,
Tüzük ve yönetmelikle düzenlenir...
Buna
uyulup uyulmaması, pratikte ne şekilde yapılıyor olmasıysa, esasa ilişkin bir işlemdir...
Uyulmaması
halinde, ne gibi sorumlulukların doğacağı ve hangi cezaların söz konusu olacağı
da aynı mevzuat hiyerarşisi içinde belirlenir...
Adli
Kolluk Yönetmeliğinde değişiklik yapılması ve daha sonra idari yargı tarafından
bu değişikliğin yürütmesinin durdurulması meselesine bu gerçeğin ışığında
bakıldığında, konuya bugün atfedilen önemin, büyük ölçüde güncel siyasi
atmosferin etkisinden kaynaklandığını söylemek mümkündür...
Kuşkusuz
bu, söz konusu yönetmelikle ilgili yaşanan gelişmeler önemsiz demek değildir...
Önem
derecesinin, bugün abartıldığı kadar olmadığı demektir...
Çünkü
bir kuralın yazılı olmasından çok, uygulanması önemlidir...
Bilindiği
üzere İngiltere’nin yazılı bir Anayasası yoktur, ama tam olarak uygulanan bir
Anayasası vardır...
Bizim
yazılı bir Anayasamız vardır, birçok hak ve özgürlük orada detaylı olarak
yazılır, ama pratikte çoğu uygulanmamaktadır...
Kanunlarımız
vardır, ama ne kadar uyulduğu herkesin malumudur...
İşte,
deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği yer de burasıdır...
*
Adli
Kolluk Yönetmeliğinde değişiklik yapılmadan önce, savcılıklarca yürütülen, yer
ve duruma göre polis veya jandarmanın kolluk olarak görev yaptığı
soruşturmaların, tamamen yönetmeliğe uygun olarak, gizlilik esaslarına göre
yürütüldüğünü, kimsenin üst amirine bilgi vermediğini söylemek ve buna inanmak
mümkün müdür?
Bırakın
Allah aşkına...
Hepimiz
biliyoruz ki, çürümüşlük toplumun her alanında vardır ve yargı da bundan
fazlasıyla etkilenen kurumların başında gelmektedir...
Tek
tek örnek vermeye, şu soruşturma şöyle, bu soruşturma böyle sızdırılmıştı
demeye hiç gerek yoktur...
Güçlü
olan, önemli mevkilerde adamı olan, her zaman başına geleceklerden önceden
haberdar olmuştur...
Bu
ülkenin yasalarında, kanunlar karşısında herkes eşittir hükmü yazılı olsa da,
nüfuz sahibi olanlarla, sıradan vatandaşların eşit olmadığını herkes bilmekte,
yaşayarak görmektedir...
O
halde, bakanların, milletvekillerinin, bunların çocuklarının veya bir
yakınlarının hakkında yürütülen soruşturmalarda, himaye edilmeleri bugün ilk
kez oluyormuş gibi yapmak ne kadar gerçekçidir ve ne kadar etikdir?
Hatırlayın
geçmişi, bunların himaye edilmelerini bırakın, birkaç istisna dışında
haklarında soruşturma yapılması bile söz konusu olmamıştır...
Ne
yani, geçmişte hepsi çok dürüst olduğu için mi bu böyle olmuştur?
Elbette
değil...
*
Öyleyse,
şimdi şu soruyu sormanın zamanıdır?
Adli
Kolluk Yönetmeliğinde şöyle veya böyle yazılı olması ne kadar önemlidir?
Uygulandığı
kadar!
Evet,
önemli olan uygulamadır ve uygulamada, kamu görevlilerinin görevlerini
layıkıyla, yansız ve objektif olarak yapmalarıdır...
Bunun
var olacağı koşulların tam olarak sağlanmasıdır...
Yargının,
bir tarikatın veya bir siyasi görüşün vesayeti altında olduğunun ileri
sürüldüğü ve dolayısıyla “güven bunalımı”
olan bir yerde, yönetmeliklerin, kuralların ne hükmü olabilir...
Adil,
tarafsız ve güvenilir bir yargı için öncelikli olan, yazılı kurallardan ziyade
o kuralları sadece ve sadece hukuka ve vicdanına dayanarak uygulayacak,
kimsenin adamı olmayan özgür kamu görevlilerinin var olmasıdır...
Ne
yazık ki bugün, bunun olduğunu söylemek imkansızdır...
İşin
özü ve üzerinde durulması gereken esas konu da budur!
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder