Vatanseverlik Lafla Olmaz!
Emperyalizmin başımıza musallat ettiği konular çok...
Hiçbir şey bulamadığında temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp
ortaya getirdiği Ermeni soykırımı
iddiası da bunlardan birisi...Kimi zaman Asala Ermeni terör örgütünce sözde intikam adı altında Avrupa ülkelerindeki Türk diplomatlara yönelik saldırılarla, kimi zaman, bir ülkede “soykırımının” kabul edilmesiyle gündeme getirildi...
Bu ülkelerden birisi de İsviçre...
2005 yılında bir yasal düzenleme yaparak, Ermeni soykırımının inkârının cezalandırılmasını kararlaştırıyor...
1915’te yaşanan tehcir ve toplu ölüm vakalarını, Yahudi soykırımıyla eşdeğer tutup, “genel kabul görmüş tarihi olay” olarak nitelendirerek, Ermeni soykırımı olarak tanımlıyor...
Türkiye’de, bu pervasızlığa karşı sesini yükselmesi beklenen resmi çevrelerden tutarlı bir tepki gelmiyor...
İktidar, sessiz kalıyor...
Ama sesiz kalmayı içine sindiremeyenler, bunu Atatürk’ün bıraktığı mirasa ihanet sayanlar, her zaman olduğu gibi bu hukuksuzluğa karşı da baş kaldırıyor, gereken tepkiyi veriyor...
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek başta olmak üzere duyarlı vatanseverler, gerçeği haykırmak için yasakçı İsviçre’ye gidiyor...
Lausanne, Opfikon ve Köniz kentlerinde toplantılar düzenleniyor ve Perinçek buralarda, Ermeni soykırımı iddiasının “uluslararası bir yalan” olduğunu defalarca dile getiriyor...
Yer yerinden oynuyor...
İsviçre, Ermenistan derneği, Perinçek’in bu ifadelerinin “ırkçı ayrımcılık” kapsamına girdiği gerekçesiyle davacı oluyor...
İsviçre mahkemesi de davacı tarafı haklı bularak, Perinçek’i tazminata mahkum ediyor...
Ancak bu karar, aslında bir şey ifade etmiyor...
Çünkü esas olan ve öne çıkan, Perinçek’in, bu cezanın verileceğini bilse de Ermeni soykırımın yalan olduğunu, bir kez daha bütün dünyaya, hem de yasakçı cezacıların kendi evinde duyurması oluyor...
*
Sonrasında, bu karara İsviçre Yargıtay’ı ve Federal Mahkemesi nezdinde itiraz ediliyor; ancak sonuç değişmiyor...
Kuşku yok ki bu itirazlar, İsviçre mahkemelerinin adil olacağına güven duyulması ve adalet beklentisiyle, verilen tazminat cezasının kaldırılması için değil, hukuksuz bir soykırımı iddiasının çürütülmesi amacıyla yapılıyor...
Beklendiği gibi, İsviçre Mahkemeleri ilk mahkemenin kararının doğru olduğuna hükmediyor...
Sonuçta, İsviçre iç hukuk yolları tüketiliyor ve dava, Perinçek tarafından, ifade özgürlüğünün engellendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınıyor...
*
İsviçre savunmasında yine, Ermeni soykırımının, üzerinde konsensüs sağlanmış bir tarihi olay olduğu tezini ileri sürerek kendisini savunuyor...
Ancak AHİM, soykırımı mefhumun kanıtlanmasının kolay olmadığı, dava konusu olayla ilgili tarihi araştırmaların da tartışmaya açık olduğu ve dolayısıyla üzerinde konsensüs sağlamanın mümkün olamayabileceği, Ermeni soykırımı iddialarını resmen tanıyan diğer ülkelerin bunu inkar eden şahıslara yaptırım uygulayacak yasalar çıkarmadığı, bunun temel hedefinin de ifade özgürlüğüne saygı ve henüz açıklığa kavuşturulmamış konularda farklı düşünenlerin korunarak yapıcı tartışma ortamına katkı sağlanması olduğu, hassas ve tartışmalı konularda da fikir beyan etmenin ifade özgürlüğünün temel unsurlarından olduğu, hoşgörülü, çoğulcu ve demokratik toplumu, totaliter yönetimler ya da diktatörlük rejimlerinden ayıranın da bu olduğu gerekçeleriyle, İsviçre yargısınca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10'uncu maddesinin ihlal edildiğine hükmediyor...
Nihayet bu uzun soluklu hukuk mücadelesi, AHİM kararıyla Perinçek’in zaferiyle sonuçlanıyor...
Ermeni soykırımın genel kabul görmüş bir tarihi olaymış gibi gösterilmesi ve Yahudi soykırımı ile aynı kefede konulması da ilk kez bir mahkeme kararıyla çürümüş oluyor...
Kuşkusuz bu kararının önemi bununla sınırlı kalmıyor...
Gerçek vatanseverlerin kimler olduğunu gözler önüne sermesi, yılmadan, usanmadan cesaretle ve bilgiyle verilen mücadelelerin eninde sonunda kazanılacağını ortaya koyması yönünden de örnek oluşturuyor...
Ve anlaşılan o ki, esasen bu mücadeleyi vermekle görevli olanların, halen cezaevinde tutulan Perinçek’ten alacak çok dersleri bulunuyor...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder