Yöntem Aynı
Olunca Sonuç Değişmez...
Gündem
epeydir yoğun...
MİT
müsteşarı Hakan Fidan olayıyla başlayan tarikat, siyaset çatışması, dershanelerin
kapatılmasının gündeme gelmesiyle yeni bir boyut kazanmış durumda...Basında “17 Aralık Kasırgası” olarak adlandırılan bugünkü gelişmeler de bu kavganın aşamalarından birisi...
Yarın, öbür gün başka versiyonlarını görmek de mümkün...
Seks kasetleri, ses kayıtları, her iki taraf içinde ortaya çıkabilir...
Başka yolsuzluk operasyonları da başlayabilir...
Gerek siyasi iktidar, gerekse o iktidarı paylaşan tarikatlar, birbirleri aleyhine, “gün gelir lazım olur” diyerek bir kenara koydukları yeni bilgi ve belgeleri de sızdırabilir...
İktidarını pekiştirmek uğruna, emperyalizmin ağa babası ABD’yle, yabancı istihbarat servisleriyle iş birliğine giderek, dinlemeleri, teknik takipleri yaygınlaştıran ve bunları yapmak için en gelişmiş donanımları edinenlerin varacağı yerin, bugün gelinen nokta olması hiç de sürpriz değil...
Rüzgar ekenlerin fırtına biçmesi normal...
İyi günde sırt sıvazlayan emperyalistlerin ve iktidara ortak olanların işler ters gittiğinde bütün kirli çamaşırları ortaya dökmesi beklenen sonuç...
Başkaları için yapılanlar şimdi bumerang gibi dönüp o oyunların sahiplerini vuruyor...
Demokrasinin, halkın bilinçli gücüne dayanmadığı, iktidarların dış güçlerin desteğiyle hazırlanan “kaset operasyonlarıyla”, milletvekillerinin istifalarıyla, kısacası akla hayale gelmeyecek “ayak oyunlarıyla” değiştiği bir ülke için yaşananlar hiç de şaşırtıcı değil...
Seçime kadar kim bilir daha neler göreceğiz...
*
Yakın tarihi hatırlayanlar bilir...
Çok uzağa gitmeye gerek yok...
İki örnek verelim...
Birincisi; Refah Partisini iktidara, Erbakan’ı başbakanlığa taşıyan da bugün olanlar gibi yolsuzluk iddialarının havada uçuşması ile Tansu Çiller’in köşeye sıkıştırılmasıydı...
Refah Partisi, ANAYOL olarak bilinen Mesut Yılmaz başkanlığındaki ANAP- Doğru Yol hükümetini özellikle TEDAŞ yolsuzluk dosyasıyla sıkıştırmış, hükümet ortağı Doğru Yol Partisinin lideri Tansu Çiller hakkında gensoru vermiş, iktidar ortağı ANAP milletvekillerinin bir kısmı tarafından da Tansu Çiller aleyhine oy kullanılması suretiyle gensoru önergesi kabul edilmiş ve Çiller hakkında soruşturma komisyonu kurulmuştu...
Hükümet ciddi yara almış ve bundan kısa süre sonra Refah Partisince verilen hükümetin aldığı güvenoyunun yeter sayıda olmadığı yolundaki gensoru üzerine de istifa etmişti...
Ardından yeni hükümet arayışları başlamış ve Refah Partisi, kısa süre önce yolsuzluk iddialarıyla Yüce Divan’a göndermek istediği Çiller’in partisiyle koalisyon kurarak iktidara gelmiş, iktidar olduktan sonra da meclis soruşturma komisyonlarında Çiller lehine oy kullanmış ve Yüce Divana gönderilmesini engellemişti...
Yani her şey iktidarı ele geçirene kadardı, yoksa yolsuzluk filan kimsenin umurunda değildi...
Bu bizim gibi ülkelerin en karakteristik özelliğiydi...
*
İkincisi; DSP, MHP, ANAP koalisyonunun, DSP ve MHP kanadı, ABD’nin Irak çıkartmasını Türkiye üzerinden yapmasına yeşil ışık yakmayınca, ithal bakan Kemal Derviş başta olmak üzere 50 ye yakın milletvekili bir gecede DSP’den istifa etmiş, yeni bir hükümet arayışına girilmişti...
Ve sonuçta, MHP’nin restiyle erken seçime gidilmiş ve AKP tek başına iktidara gelmişti...
AKP’nin tek başına iktidar olmasının birçok nedeni olsa da bunların en başta geleni, Ecevit hükümetine yönelik yolsuzluk iddiaları olmuştu...
Asker tarafından Enerji Bakanlığında yürütülen “Beyaz Enerji” ve Bayındırlık Bakanlığında yapılan “Vurgun” operasyonları bu iddiaları ayyuka çıkartmış, üst düzey bürokratlar ve iş adamları gözaltına alınmış, bakanlar istifa etmiş, hükümet kamuoyu nezdinde iyice yıpratılarak yolsuzluk batağı içinde gösterilmiş ve gidilen ilk seçimde hükümetin üç ortağı da baraj altında kalmıştı...
Operasyonlar sonrasında bürokratlar normal mahkemelerde, Bakanlar Yüce Divan’da yargılanmışlar, davaların sonundaysa tabiri caizse “dağ fare doğurmuş” birkaç bürokratın ceza alması dışında kayda değer bir sonuç çıkmamıştı...
Ama zaten işin bu tarafı hiç önemli değildi, önemli olan operasyonların iktidarı yıpratması ve iktidar değişikliğini sağlayacak araçlardan biri olmasıydı ve bu anlamda işlevini de yapmıştı...
En son 2009 seçimlerine gidilirken MHP milletvekillerine yapılan kaset operasyonları da, yeni Anayasa yapılması sürecinde MHP’nin mecliste olmamasına yönelikti ama hesap tutmamıştı...
*
Bütün bunlara şahit olanlar için bugün yaşananların hiç şaşırtıcı gelmemesi gerek...
Değişik versiyonda iktidar oyunu yeniden oynanmakta...
Bu kadar basit...
Yine emperyalizm devrede, yine milletvekilleri istifa ediyor, yine yolsuzluk iddiaları havalarda uçuşuyor, yine iş adamları, bürokratlar ve hatta bakan çocukları gözaltına alınıyor, ortalık toz duman...
Tarikat, siyaset kavgası başlayana kadar aralarında sorun olmayan yolsuzluklar, şimdi birden gündeme geliyor...
İktidar, halkın gücünden ve hiçbir şekilde manipüle edilmeyen demokratik tercihinden ziyade, emperyalizmin tezgahladığı oyunlarla, entrikalarla ve tarikatların kucağında alınıp verildiğinde bu işler böyle oluyor...
Bunlardan ders almayan ve esas olanın halkın özgürlük ve demokrasi bilinci olduğunu unutan birileri de bu toz dumandan emperyalizmin ve tarikatların desteğiyle iktidar çıkartmaya çalışıyor...
Hal böyle olunca da ister istemez akıllara Einstein in o ünlü, “aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar bekleyenler aptaldır” sözü geliyor...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder