Anayasa ve Vicdan...
Sıkıyor
olsam da yazmaya devam edeceğim...
Bu
da bir mücadele değil mi?
Benim
elimden de bu geliyor...
Ne
yapalım...
Hz.
İbrahim’in ateşine ağzında su taşıyan karınca misali, en azından tarafımız belli
olsun...
Öyle
çok mesele var ki, hangi birisini yazacaksın...
Ama
biri var ki çok önemli ve ivedi...
Prof
Dr. Fatih Hilmioğlu hocanın dramı...
Ciddi
hastalıklarla savaşıyor, günden güne sağlığı bozuluyor ama hala hapiste...
Avukatları,
yakınları, sosyal medyada duyarlı yurttaşlar tahliye edilmesi için uğraşıyor,
ama kapı duvar...
Mahkemeler
milletvekili seçilmiş tutukluları Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar nasıl
salıvermediyse, Hilmioğlu hocayı da salıvermiyor...
Demek
ki, bunun için de bir büyük yerden karar bekleniyor...
*
Ergenekon
davasının “kumpas” olduğunun bizzat başbakanın baş danışmanınca açıklandığı ve
yeniden yargılamanın gündeme oturduğu şu günlerde Fatih hocanın bir an önce
tahliyesi, sadece sağlık yönünden değil, hukukilik yönünden de haklılık
kazanıyor...
Ne
var ki, Ergenekon ve Balyoz Davalarından mahkum olanların Avukatlarınca yapılan
açıklamalardan, yeniden yargılama olsa bile bunun en azından iki üç yıl
süreceği ve yeni bir yasal düzenleme olmadığı takdirde, halen içerde olanların
tutukluluk hallerinin devam edeceği anlaşılıyor...
Bu
da, yeniden yargılamanın da Fatih hoca için bir çözüm olmayacağını ortaya
koyuyor...
O
halde geriye, çok daha hızlı devreye girebilecek başka seçenekler aramak
kalıyor...
*
Sosyal
medyada arkadaşlar, günlerdir yaşanan kriz nedeniyle Cumhurbaşkanı nerede diye
paylaşımlar yapıyor...
Duruma
el koysun filan diyor...
Cumhurbaşkanı
da bir şeyler yapıyormuş gibi yapıyor...
Oysa
Cumhurbaşkanından yürütmenin başına geçmesini istemek gibi Anayasa’da yazılı
olsa da bugün itibariyle gerçekleşmesi hayal görünen yetkilerini değil, somut
ve yapılabilirliği olan yetkilerini kullanmaya çağırmak çok daha akılcı
görünüyor...
Fatih
hocanın cezasının affedilmesinin veya kalan cezasını evinde çekmesinin talep
edilmesi bunların başında geliyor...
Cumhurbaşkanının
görevlerini düzenleyen Anayasanın 104. maddesi (b) şıkkı son fıkrasında aynen " Sürekli hastalık, sakatlık ve
kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya
kaldırmak," deniliyor...
*
Bu
yetkinin bugün kullanılması için bütün koşullar oluşmuş bulunuyor...
Zira "kumpas" açıklamaları devletin
yetkili ağızlarından yapılıyor...
Ergenekon
ve Balyoz başta birçok davanın düzemece delillerle yaratıldığı iddiaları ayyuka
çıkmış bulunuyor...
O
halde, bu davaların bütün mahkumlarının bir an önce özgürlüklerine
kavuşturulması gereği ortadayken, ağır ve sürekli hastalığı olan Fatih hocanın
cezasının affedilmemesi için hiçbir neden bulunmuyor...
Sn.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 2008 yılında sürekli hastalığını gözeterek,
rahmetli Necmettin Erbakan’ın evinde çekmekte olduğu cezasını kaldırırken
gösterdiği hassasiyeti, bugün çok daha ağır koşullarda bulunan Fatih hoca
içinde göstermesi, Anayasa’nın verdiği bir yetkinin ötesinde, vicdani bir
sorumluk olarak görünüyor...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder