11 Ocak 2014 Cumartesi

Anayasa ve Vicdan...

Sıkıyor olsam da yazmaya devam edeceğim...
Bu da bir mücadele değil mi?
Benim elimden de bu geliyor...
Ne yapalım...
Hz. İbrahim’in ateşine ağzında su taşıyan karınca misali, en azından tarafımız belli olsun...
Öyle çok mesele var ki, hangi birisini yazacaksın...
Ama biri var ki çok önemli ve ivedi...
Prof Dr. Fatih Hilmioğlu hocanın dramı...
Ciddi hastalıklarla savaşıyor, günden güne sağlığı bozuluyor ama hala hapiste...
Avukatları, yakınları, sosyal medyada duyarlı yurttaşlar tahliye edilmesi için uğraşıyor, ama kapı duvar...
Mahkemeler milletvekili seçilmiş tutukluları Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar nasıl salıvermediyse, Hilmioğlu hocayı da salıvermiyor...
Demek ki, bunun için de bir büyük yerden karar bekleniyor...
*
Ergenekon davasının “kumpas” olduğunun bizzat başbakanın baş danışmanınca açıklandığı ve yeniden yargılamanın gündeme oturduğu şu günlerde Fatih hocanın bir an önce tahliyesi, sadece sağlık yönünden değil, hukukilik yönünden de haklılık kazanıyor...
Ne var ki, Ergenekon ve Balyoz Davalarından mahkum olanların Avukatlarınca yapılan açıklamalardan, yeniden yargılama olsa bile bunun en azından iki üç yıl süreceği ve yeni bir yasal düzenleme olmadığı takdirde, halen içerde olanların tutukluluk hallerinin devam edeceği anlaşılıyor...
Bu da, yeniden yargılamanın da Fatih hoca için bir çözüm olmayacağını ortaya koyuyor...
O halde geriye, çok daha hızlı devreye girebilecek başka seçenekler aramak kalıyor...
*
Sosyal medyada arkadaşlar, günlerdir yaşanan kriz nedeniyle Cumhurbaşkanı nerede diye paylaşımlar yapıyor...
Duruma el koysun filan diyor...
Cumhurbaşkanı da bir şeyler yapıyormuş gibi yapıyor...
Oysa Cumhurbaşkanından yürütmenin başına geçmesini istemek gibi Anayasa’da yazılı olsa da bugün itibariyle gerçekleşmesi hayal görünen yetkilerini değil, somut ve yapılabilirliği olan yetkilerini kullanmaya çağırmak çok daha akılcı görünüyor...
Fatih hocanın cezasının affedilmesinin veya kalan cezasını evinde çekmesinin talep edilmesi bunların başında geliyor...
Cumhurbaşkanının görevlerini düzenleyen Anayasanın 104. maddesi (b) şıkkı son fıkrasında aynen " Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak," deniliyor...
*
Bu yetkinin bugün kullanılması için bütün koşullar oluşmuş bulunuyor...
 Zira "kumpas" açıklamaları devletin yetkili ağızlarından yapılıyor...
Ergenekon ve Balyoz başta birçok davanın düzemece delillerle yaratıldığı iddiaları ayyuka çıkmış bulunuyor...
O halde, bu davaların bütün mahkumlarının bir an önce özgürlüklerine kavuşturulması gereği ortadayken, ağır ve sürekli hastalığı olan Fatih hocanın cezasının affedilmemesi için hiçbir neden bulunmuyor...
Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 2008 yılında sürekli hastalığını gözeterek, rahmetli Necmettin Erbakan’ın evinde çekmekte olduğu cezasını kaldırırken gösterdiği hassasiyeti, bugün çok daha ağır koşullarda bulunan Fatih hoca içinde göstermesi, Anayasa’nın verdiği bir yetkinin ötesinde, vicdani bir sorumluk olarak görünüyor...


Mustafa Tuğrul Turhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder