10 Ocak 2014 Cuma

İstikrar...

Muhteşem yüzyıl dizi...
Bin beş yüzlü yılları anlatıyor...
Beş asır öncesini...
Bakıyorsun,  Hünhar ile Sultan dışında herken başı öne eğik konuşuyor...
Sesleri kısık, sağa sola iyice bakılıp fısıltıyla anlatılıyor her şey...
Fıs, fıs, fıs...
E kolay değil tabi, her taraf entrika...
Kimse kimseye güvenmiyor...
Arkayı dönmeye gelmiyor...
Herkesin bir rakibi, bu rakibini gizlice izlettiği bir adamı var...
Herkes birbiri aleyhine olacak bilgiler edinip günü geldiğinde kullanıp, rakibini tasfiye etmekte...
Baba oğula, oğul anaya, kumpas kurmakta...
Hünkar, istediğini istediği göreve getirmekte, istediğini almakta...
Etrafında kim varsa boynu kıldan ince...
Dizi bu deyip geçiyorsun...
*
Dönüp gerçek yaşama bakıyorsun aynısı...
Beş asır geçmiş...
Ama aynısı...
Hünkar desen var...
Divan yerine, yürütmesi, yasaması da var...
İstediğini göreve getirip istediğini alması desen, o da var...
Halife mi, uzaklarda...
E Hünkar kadar güçlü Sultan mı nerede?...
Şeklen yoksa da aynı işi yapan "paraleli" var...
Beş asır geçmiş kolay değil...
Bu kadar fark, kadı kızında bile olur...
Sen işin aslına bak...
Entrika var mı?
Devlet içinde devlet var mı?
Herkes izlenip, hakkında bilgi toplanıp günü gelince ortaya döküyor mu?
Kumpas var mı?
Onu görevden al bunu ata var mı?
Tek adam ne diyorsa o oluyor mu?
Hak hukuk, hak getire mi?
Mahkemede savunma da neyin nesi,  kadı ne dediyse o mu?
Zindanlar dolu mu?
*
E daha ne öyleyse...
İstikrar diye buna denir işte...
İnanmıyorsan, her şeyi bilen ustaya kulak ver...
Ne diyor?
İstikrarı yakaladık diyor...
Daha ne desin...

Mustafa Tuğrul Turhan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder