İstikrar...
Muhteşem
yüzyıl dizi...
Bin
beş yüzlü yılları anlatıyor...
Beş
asır öncesini...
Bakıyorsun,
Hünhar ile Sultan dışında herken başı
öne eğik konuşuyor...
Sesleri
kısık, sağa sola iyice bakılıp fısıltıyla anlatılıyor her şey...
Fıs,
fıs, fıs...
E
kolay değil tabi, her taraf entrika...
Kimse
kimseye güvenmiyor...
Arkayı
dönmeye gelmiyor...
Herkesin
bir rakibi, bu rakibini gizlice izlettiği bir adamı var...
Herkes
birbiri aleyhine olacak bilgiler edinip günü geldiğinde kullanıp, rakibini
tasfiye etmekte...
Baba
oğula, oğul anaya, kumpas kurmakta...
Hünkar,
istediğini istediği göreve getirmekte, istediğini almakta...
Etrafında
kim varsa boynu kıldan ince...
Dizi
bu deyip geçiyorsun...
*
Dönüp
gerçek yaşama bakıyorsun aynısı...
Beş
asır geçmiş...
Ama aynısı...
Hünkar
desen var...
Divan
yerine, yürütmesi, yasaması da var...
İstediğini
göreve getirip istediğini alması desen, o da var...
Halife
mi, uzaklarda...
E
Hünkar kadar güçlü Sultan mı nerede?...
Şeklen
yoksa da aynı işi yapan "paraleli" var...
Beş
asır geçmiş kolay değil...
Bu
kadar fark, kadı kızında bile olur...
Sen
işin aslına bak...
Entrika
var mı?
Devlet
içinde devlet var mı?
Herkes izlenip, hakkında bilgi toplanıp günü gelince ortaya döküyor mu?
Kumpas var mı?
Onu
görevden al bunu ata var mı?
Tek
adam ne diyorsa o oluyor mu?
Hak
hukuk, hak getire mi?
Mahkemede
savunma da neyin nesi, kadı ne dediyse o
mu?
Zindanlar
dolu mu?
*
E
daha ne öyleyse...
İstikrar
diye buna denir işte...
İnanmıyorsan,
her şeyi bilen ustaya kulak ver...
Ne
diyor?
İstikrarı
yakaladık diyor...
Daha
ne desin...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder