10 Ocak 2014 Cuma

Hamaset ve Gerçekler...

İşte Yılmaz Özdil bu...
Bugünkü köşe yazısında yine sapla samanı karıştırarak hamaset yapıyor...
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, yeniden yargılama “formülünü” sanki yeni bir buluşmuş gibi abartarak ortaya atıp gündemi saptırmasını eleştirenlere yükleniyor...
“Vay sen misin, zifiri haranlıkta umut ışığı yakan...Chp ağız burun kıvırıyor, Mhp ayak diretiyor...” diyor...
Metin Feyzioğlu’nun çıkışını zamansız bulup, bunu Cumhurbaşkanı olma hesabıyla yapıyor diye eleştiren Emin Çölaşan’ı eleştirip, “sen Barolar Birliği Başkanına gıcıksın diye, pırıl pırıl insanlarımız zindanlarda ömür mü tüketsin” diyor...
Muhtemelen CHP genel başkanını kast ederek, “sen yurtsever kılığına bürünen maskeli liboşlarla kol kola girip fink at, Beykoz konaklarıyla kanka ol, Aydın Ayaydın seni sünnet çocuğu gibi gezdirsin, Doğu Perinçek içerde çürüsün, sen dışarıda bile işe yaramıyorken, içerdeki muhalefeti bile senden etkili olan Tuncay Özkan sürünsün öyle mi?” diyor...
Vay ki, vay!
Memleketin hali pür melalini bilmeyen birisi okusa, Baro Başkanının eleştirenlerin içerdeki yurtseverlerin dışarı çıkmasının istemediklerini sanır...
CHP ve MHP’nin buna karşı olduğunu zanneder...
Arkadaş öyle yazıyor...
CHP’nin içeriye girecekleri belli olan iki yurtseveri, milletvekili yaptığını, Engin Alan’ın MHP milletvekili olup hala içerde olduğunu yok sayıyor...
Baro başkanın,  AKP iktidarının paralel devlet itirafları ve yolsuzluklar bataklığında itibarını ve hatta meşruiyetini yitirmişken, hükümetin istifasıyla yeni bir milli hükümetle derhal seçimlere gidilerek, her şeyi çözmenin tek yolu olan siyasi iktidarın değişmesini zorlamak ilk iş olması gerekirken, bunun yerine AKP ile görüşüp, ortak çalışma programlarına katılıp ona yeniden itibar kazandıracak bir çıkış yaptığı için eleştirildiğini görmezden geliyor...
Peki, bu eleştirilerin neresi içerde yatanların umursanmadığı anlamına geliyor?
AKP için “Meşrulaştırmamalı. Köşeye sıkışmış olan, bunalmış olan siyasi iktidar bir çıkış yolu arıyor. Bence bu çıkış yolu kendilerine verilmemeli." Diyen İstanbul Barosu Başkanı, baro Başkanı değil midir?
O yeniden yargılamayı bilmiyor mudur?
*
Mesele, AKP’nin bir an önce iktidardan gönderilmesidir...
Acil ve yakıcı sorun budur!
Çünkü her alanda iyileşmenin ve normalleşmenin temel şartı iktidarın değişmesidir...
Bunun için büyük bir fırsat yakalanmışken, meşruiyetini yitirmiş bir iktidarla oturup yasalar yapmaya kalkmak, çözüm formülleri üretmeye çalışmak ona yeniden can suyu ve itibar vermektir...
Elbette ki, yurtseverlerin dışarı çıkması çok önemlidir, ancak bunun güvence altına alınabilmesi için de önceliklerin iyi hesaplanması gerekir...
Dünkü açıklamalarından görülmektedir ki, onların Avukatları bile Baro başkanının önerisinin "yetersiz" olduğu görüşündedir...
Öyleyse içerde yatan yurtseverlerin adına ahkam kesmeye gerek yoktur!
Kuvvetli ihtimal ki, içerdeki yurtseverlerin çoğu da öncelikle kendilerinin dışarı çıkmasını değil, AKP'nin gönderilmesi için gereken neyse yapılmasını isteyecektir...
Zaten onların büyük kısmının orada olmasının nedeni AKP'nin gitmesi için mücadele vermiş olmaları değil midir?
Tuncay Özkan ve diğerleri neden oradadır?
E öyleyse, bu yeniden yargılamayı, AKP'nin gönderilmesi uğraşının önüne geçirip, şu kişi hasta, şu hayatlar böyle kaydı filan gibi hiç kimsenin tasvip etmesine imkan bulunmayan örnekler vererek, buna karşı çıkıyorsanız "düşün yakamızdan" demenin ne anlamı vardır?
Bu hamaset değil midir, goy goy değil midir?
Baro başkanına yapılan eleştirilerin özüne bakmadan, yıllardır nerede durduğu, kim olduğu bilinen insanlara, “düşün yakamızdan” diyebilmek nasıl bir şaşkınlıktır?
Bu durumda eğer yakadan düşmesi gereken birileri varsa, işte bu goy goyculardır...
Hamaseti köşe yazarlığı sanan, büyük resmi bir türlü göremeyenlerdir...

Mustafa Tuğrul Turhan


1 yorum:

  1. Şunu gözden uzak tutmayalım. Ceza hukukunda kabul edilmiş bir görüş vardır. Şöyle ki;
    100 kişiden 99 u suçlu yalnız 1 kişi suçsuz ise ve bu kişiyi tespit edemiyorsanız o mazlumun hakkı için yüz kişiyi de salıvermek haktır.
    Başka bir deyişle BİR kişi suçsuz yere cezalandırılacağına, suçlu 99 kişinin serbest gezmesi daha doğrudur.
    İlhan ULUKÖSE

    YanıtlaSil