Hamaset ve
Gerçekler...
İşte
Yılmaz Özdil bu...
Bugünkü
köşe yazısında yine sapla samanı karıştırarak hamaset yapıyor...
Barolar
Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, yeniden yargılama “formülünü” sanki yeni
bir buluşmuş gibi abartarak ortaya atıp gündemi saptırmasını eleştirenlere
yükleniyor...
“Vay
sen misin, zifiri haranlıkta umut ışığı yakan...Chp ağız burun kıvırıyor, Mhp
ayak diretiyor...” diyor...
Metin
Feyzioğlu’nun çıkışını zamansız bulup, bunu Cumhurbaşkanı olma hesabıyla
yapıyor diye eleştiren Emin Çölaşan’ı eleştirip, “sen Barolar Birliği Başkanına
gıcıksın diye, pırıl pırıl insanlarımız zindanlarda ömür mü tüketsin” diyor...
Muhtemelen
CHP genel başkanını kast ederek, “sen yurtsever kılığına bürünen maskeli
liboşlarla kol kola girip fink at, Beykoz konaklarıyla kanka ol, Aydın Ayaydın
seni sünnet çocuğu gibi gezdirsin, Doğu Perinçek içerde çürüsün, sen dışarıda bile
işe yaramıyorken, içerdeki muhalefeti bile senden etkili olan Tuncay Özkan sürünsün
öyle mi?” diyor...
Vay
ki, vay!
Memleketin
hali pür melalini bilmeyen birisi okusa, Baro Başkanının eleştirenlerin içerdeki
yurtseverlerin dışarı çıkmasının istemediklerini sanır...
CHP
ve MHP’nin buna karşı olduğunu zanneder...
Arkadaş
öyle yazıyor...
CHP’nin
içeriye girecekleri belli olan iki yurtseveri, milletvekili yaptığını, Engin
Alan’ın MHP milletvekili olup hala içerde olduğunu yok sayıyor...
Baro
başkanın, AKP iktidarının paralel devlet
itirafları ve yolsuzluklar bataklığında itibarını ve hatta meşruiyetini
yitirmişken, hükümetin istifasıyla yeni bir milli hükümetle derhal seçimlere
gidilerek, her şeyi çözmenin tek yolu olan siyasi iktidarın değişmesini
zorlamak ilk iş olması gerekirken, bunun yerine AKP ile görüşüp, ortak çalışma
programlarına katılıp ona yeniden itibar kazandıracak bir çıkış yaptığı için eleştirildiğini
görmezden geliyor...
Peki,
bu eleştirilerin neresi içerde yatanların umursanmadığı anlamına geliyor?
AKP
için “Meşrulaştırmamalı. Köşeye sıkışmış olan, bunalmış olan siyasi iktidar bir
çıkış yolu arıyor. Bence bu çıkış yolu kendilerine verilmemeli." Diyen İstanbul
Barosu Başkanı, baro Başkanı değil midir?
O
yeniden yargılamayı bilmiyor mudur?
*
Mesele,
AKP’nin bir an önce iktidardan gönderilmesidir...
Acil
ve yakıcı sorun budur!
Çünkü
her alanda iyileşmenin ve normalleşmenin temel şartı iktidarın değişmesidir...
Bunun
için büyük bir fırsat yakalanmışken, meşruiyetini yitirmiş bir iktidarla oturup
yasalar yapmaya kalkmak, çözüm formülleri üretmeye çalışmak ona yeniden can
suyu ve itibar vermektir...
Elbette
ki, yurtseverlerin dışarı çıkması çok önemlidir, ancak bunun güvence altına
alınabilmesi için de önceliklerin iyi hesaplanması gerekir...
Dünkü
açıklamalarından görülmektedir ki, onların Avukatları bile Baro başkanının
önerisinin "yetersiz" olduğu görüşündedir...
Öyleyse
içerde yatan yurtseverlerin adına ahkam kesmeye gerek yoktur!
Kuvvetli
ihtimal ki, içerdeki yurtseverlerin çoğu da öncelikle kendilerinin dışarı
çıkmasını değil, AKP'nin gönderilmesi için gereken neyse yapılmasını
isteyecektir...
Zaten
onların büyük kısmının orada olmasının nedeni AKP'nin gitmesi için mücadele vermiş
olmaları değil midir?
Tuncay
Özkan ve diğerleri neden oradadır?
E
öyleyse, bu yeniden yargılamayı, AKP'nin gönderilmesi uğraşının önüne geçirip,
şu kişi hasta, şu hayatlar böyle kaydı filan gibi hiç kimsenin tasvip etmesine
imkan bulunmayan örnekler vererek, buna karşı çıkıyorsanız "düşün
yakamızdan" demenin ne anlamı vardır?
Bu
hamaset değil midir, goy goy değil midir?
Baro
başkanına yapılan eleştirilerin özüne bakmadan, yıllardır nerede durduğu, kim
olduğu bilinen insanlara, “düşün yakamızdan” diyebilmek nasıl bir şaşkınlıktır?
Bu
durumda eğer yakadan düşmesi gereken birileri varsa, işte bu goy goyculardır...
Hamaseti
köşe yazarlığı sanan, büyük resmi bir türlü göremeyenlerdir...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Şunu gözden uzak tutmayalım. Ceza hukukunda kabul edilmiş bir görüş vardır. Şöyle ki;
YanıtlaSil100 kişiden 99 u suçlu yalnız 1 kişi suçsuz ise ve bu kişiyi tespit edemiyorsanız o mazlumun hakkı için yüz kişiyi de salıvermek haktır.
Başka bir deyişle BİR kişi suçsuz yere cezalandırılacağına, suçlu 99 kişinin serbest gezmesi daha doğrudur.
İlhan ULUKÖSE