İfrat, Tefrit
Öyle
hızlı yaşıyoruz ki, çoğu olayı unutmamak elde değil...
Unutulmaya
yüz tutanlardan birisi de Ergenekon Davasına monte edildiklerinde, eski Genel
Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ve kuvvet komutanlarının Yüce Divanda yargılanma
talebi...
Bu
talep, “mademki askeri görevler ifa ettiğimiz sırada silahlı örgüt kurmakla
suçlanıyoruz, o halde bu bir görev suçudur ve son yapılan Anayasa değişikliğine
göre Yüce Divanda yargılanmamız gerekir” savına dayanmaktaydı ve aslında çok da
haklı bir değerlendirmeydi...
Ancak
talebin yapıldığı zamanda Anayasa değişikliğini uygulamaya sokacak olan uyum
yasası henüz çıkmamıştı...
Ve
bu talebin karşısında olanlar, “hükümeti devirmek amacıyla silahlı örgüt kurmak
askeri bir görev değildir” mealinde bir gerekçeyle, bunun bir görev suçu
olmadığı cihetle uyum yasası çıkmış olsa bile Yüce Divanda yargılanmalarının
mümkün olmadığını söylüyordu...
Ve
nihayet aleyhte olan bu kanaat ağır basınca ve uyum yasası çıkartılmayınca eski
kuvvet komutanları ve Genel Kurmay Başkanı, Yüce Divanda değil, özel yetkili
mahkemelerde yargılandı...
*
Özel
yetkili mahkeme kararını verdikten sonra, diğer bir deyişle iş işten geçtikten
sonra AKP hükümeti şimdi bu uyum yasasını çıkartmaya soyundu...
Moda
tabirle, “zamanlama manidar.”
Öyle
ya, “düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü”
Nedeni
çok açık...
Dertleri,
Anayasa değişikliğinin gereğini yapmak filan değil...
Dershane
meselesiyle başlayan kapışma sonrasında, yetkili ağızlarca bilerek ve isteyerek
söylenmiş olan “orduya kumpas kurulması”
işinin cemaat tarafından yapıldığı taktiğini uygulamaya devam etmek...
HSYK' da istedikleri değişiklikleri yapmalarının zaman alacağını ve dolayısıyla
yeniden yargılama işinin de, ha deyince olmayacağını görünce, bu uyum yasasını
çıkartarak hiç değilse eski Genel Kurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce
Divanda yargılanmalarını sağlayarak, toplumun gazını almak istiyorlar...
HSYK
değişikliğine direnen muhalefetin buna karşı çıkmayacağını biliyorlar...
Hesap
bu...
*
Lakin
her zaman olduğu gibi yine bir uçtan bir uca savruluyorlar...
Önce,
davalar görülürken bu taleplere kulak tıkıyor, isteseler bir gecede
çıkartabilecekleri yasayı ağızlarına bile almıyorlar, şimdi bir an önce çıkarma
telaşına düşüyorlar...
Uyum
yasası taslağının içeriğinde de böyle yapıp, ifrattan tefrite gidiyorlar...
“Askeri
mahkeme ne demek, askerler de sivil mahkemelerde doğrudan yargılanmalı” deyip, soruşturulmalarının
ve dolayısıyla yargılanmalarının kolaylaştırılmasını savunurken şimdi, Genel
Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında soruşturma yapılmasını
zorlaştırmak için kılıf hazırlamaya çalışıyorlar...
Genel
Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında soruşturma yapılabilmesi için
Başbakandan izin alınması zorunluluğu getiriyorlar...
Başbakan
izin vermediğinde Cumhurbaşkanına itiraz edilmesini hükme bağlamak istiyorlar...
*
İlk
bakışta, ne var bunda 4483 sayılı Yasa uyarınca memurlar hakkında bile
soruşturma yapılabilmesi için atamaya yetkili amirin izni gerekirken, koskoca
Genel Kurmay başkanı ve kuvvet komutanları için bu düzenlenmenin yapılması çok
mu denilebilir...
Ancak,
işin aslı hiç de böyle değildir...
Memurların
yargılanmalarını “özel koşullara”
bağlayan söz konusu yasa, kimilerince dokunulmazlık sayılarak, eşitlik ilkesine
aykırı olduğu gerekçesiyle tartışılsa da, hiç değilse soruşturma izninin
verilip verilmemesini “yargısal bir
sürece” tabi kılmıştır...
Savcılık,
bir memurun suç işlediğine dair ihbar aldığında derhal o memurun bağlı olduğu
makamdan soruşturma izni istemekte, atamaya yetkili amir, konu hakkında
doğrudan değil, bir ön inceleme yaptırdıktan sonra kendisine sunulan rapora
göre soruşturma izni vermekte veya vermemektedir...
Ancak
her şey burada bitmemekte, soruşturma izni verilmezse Savcılık, verilirse de
hakkında soruşturma izni verilen memur bu karara karşı ilgili idare
mahkemesinde itiraz etmekte, mahkemenin vereceği karara göre işlem
yapılmaktadır...
Kısacası,
soruşturma izni verilip verilmemesi her halükarda “yargının denetimine” tabidir...
AKP
hükümetinin şimdi çıkarmayı planladığı uyum yasasında öngörülen soruşturma
izniyse, yürütmenin başı olan başbakanın iki dudağı arasındadır...
Başbakan’ın
vereceği karara karşı itiraz merci de “yargı
değil”, yürütmenin bir diğer başı olan Cumhurbaşkanıdır...
Yani,
taslakta öngörülen soruşturma izninin yargısal bir denetimi söz konusu bile
değildir...
Başbakan
izin vermiyorum deyince, Cumhurbaşkanının hem ona ters düşmek istemeyeceği, hem
de başbakanın izin vermediği bir üst komutan hakkında soruşturma açılmasına
neden olmaktan rahatsızlık duyabileceği dikkate alındığında, soruşturma
açılabilmesinin neredeyse imkansız olacağı veya bunun tam tersinin yaşanacağı açıktır...
AKP,
orduya “kumpas” konusunda topu
cemaatin üstüne atıp, bazı çevrelere şirin görünme taktiği uygularken, ifrattan
tefrite savrulmaktadır...
Oysa
bunlar son derece önemli konulardır; muhalefet partilerinin mevcut konjonktürün
etkisinde kalmadan, Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları için yapılacak
özel düzenlemenin, hukukun evrensel ilkeleri çerçevesine oluşması için çaba
göstermeleri gerekir...
Zira
bu ülke ne çekmişse böyle olağan dışı dönemlerde çıkartılan, özel yasalardan
çekmiştir...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder