Kalabalıklar
Yargının Yerine Geçerse...
Bir
taraftan kuvvetler ayrılığı diyoruz, öbür taraftan yasalar çıkartarak,
yargıçları, savcıları değiştirerek yargıya müdahale ediyoruz...
Bu,
başbakanın deyimiyle söylemek gerekirse “ananas
cumhuriyetinde” bile olmaz...
Olursa,
orada ne demokrasiden ne de hukuktan söz edilebilir...
*
Aslında
bizde hadise budur...
O
nedenle her şey birbirine karışmışken fikir yürütmek de kolay değildir...
Bırakın
işler kendi mecrasında yürüsün desen, birileri yargıdaki, emniyetteki “çete”
ne olacak diye soracaktır...
Yargıdaki,
emniyetteki “çeteyi” dağıtın desen, birileri sen de mi AKP’den yanasın
diyecektir...
*
Ortada
çok açık bir “aşağı tükürsen sakal,
yukarı tükürsen bıyık” durumu vardır...
Ne
olacak öyleyse, herkes lanet olsun deyip kenara mı çekilecektir?
Elbette
değil, mutlaka bir şeyler yapılacaktır...
Ama
bunlar, takım tutar gibi duygusal davranışlar olmamalıdır...
Şimdi,
her zamankinden daha çok sağduyulu olmanın, aklıselim ile hareket etmenin ve en
önemlisi evrensel hukuk ilkelerine sarılmanın zamanıdır...
*
O
Halde, yargısal meseleler yargı mecrasında çözülmelidir...
Olağanüstü
dönemden geçiyoruz denilerek, siyasetin yargıya müdahalesine, özellikle de
evrensel hukuk ilkelerinden uzaklaşarak yapacağı müdahalelerine sessiz kalmak,
işlerin daha da karışmasına yol vermek olacaktır...
Mevcut
CMK’da yer alan yeniden yargılama hükümlerine işlerlik kazandırılmalı Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru ve nihayet AHİM’e gitmek hakları sonuna kadar kullanılmalıdır...
Evet,
geciken adalet adaletsizliktir, ancak her şeye rağmen hukuka ve adalete
güvenmekten başka yol da yoktur...
*
Onca
yolsuzluk operasyonu yapılmış, evlerde bulunan dolarlar havada uçuşmuş ama
başbakan çıkıp, “millet git derse git
derse gideriz, seçimle geldik, sandıkta görüşürüz” diyebilmiştir...
Her
türlü suç gibi yolsuzlukların soruşturulacağı yerde yargıdır...
Yargı
dışında merciler aramak, onları ön plan çıkartmak, bakın çoğunluk bizim
arkamızda diyerek sandığı yargının yerine koymak, “en az” yargıda “çeteleşmek”
kadar tehlikelidir...
*
Ne
yazık ki bugün, bu tehlikeye kapıları açan ve prim veren sadece başbakan da
değildir...
Şike
davasında ceza alan Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’ın ülkeye dönüşünde
yaşananlar, konuşulanlar ve yazılanlar, pek çok insanın olaylara başbakan’ın
mantığından pek de farkı bakmadığını göstermektedir...
Yıldırım’ı
karşılayan kalabalık Fenerbahçe taraftarına bakarak kimileri, Aziz bey’i çoktan
beraat ettirmiştir...
Bırakın
Fenerbahçe’nin taraftar ve yöneticilerini, yılların gazetecisi Yalçın Doğan bile
bugünkü yazısında, “Yargıtay mahkum
etmiş ne olacak, ben Beşiktaşlıyım, benim gibi, kamuoyu vicdanı onu çoktan
aklamış” diyebilmiştir...
*
Öyleyse
eğer, başbakan sandıkta görüşürüz dediği için neden eleştirilmektedir...
Arkalarında
kalabalıklar olanlar beraat etmiş olacaksa, yolsuzlukların da sandıkta
aklanmasında ne sakınca vardır?
Böyle
bakılacaksa, kapatın mahkemeleri, sorun bütün mahkumların ailelerine, yakın
akrabalarına görürsünüz herkes suçsuz çıkacak, beraat edecek, zindanlar boşalacaktır...
*
Olağanüstü
dönemler yaşanıyor olması, yargı işlerinin yargı mercilerinden başka çözüm yerinin
olmadığı, her şeye rağmen adalete güvenmekten başka çarenin de bulunmadığı
gerçeğini unutturmamalıdır...
Aksi,
sandıkta görüşürüz demektir!
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder