19 Ocak 2014 Pazar

Üslub-u Beyan Aynıyla İnsan...

Severim eski sözleri...
Tabiri caizse, birçok tecrübenin ürünüdür onlar...
İmbiklerden geçirilmiş, öyle dile getirilmiştir...
“Üslub-u beyan, aynıyla insan” sözü vardır mesela...
Kişinin konuşma tarzı ve hareketlerinin, kişinin iç dünyasının ve karakterinin aynası olduğu anlamına söylenir...
Ne kadar da doğrudur...
Bakın çevrenizdeki insanlara üslupları, yeni ifadeyle tarzları, iç dünyalarının, başka bir deyişle karakterlerinin yansıması değil midir?
İstisnalar varsa eğer, ya o kişi göründüğü gibi olmamakta, ya da olduğu gibi görünmemektedir...
Kaldı ki, istisnalar kaideyi de bozmamaktadır...
*
Siyasilerin meydanlarda yaptıkları konuşmalarının, kitleleri etkilemek amacıyla abartılı olabileceği düşünülebilirse de, bunlarda bile bir karakter yansıması olduğunu kabul etmek gerekir...
Hatırlayın şöyle bir; Recep Tayyip Erdoğan’ın üslubu, sözcük seçimi farklı, Kılıçdaroğlu’nunki, Bahçeli’ninki farklıdır...
Üsluplarında, dünya görüşlerinin, temsil ettikleri siyasi çizginin olduğu kadar, kendi karakterlerinin de yansıması olduğu muhakkaktır...
*
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün bugün Sinan Erdem Spor Salonunda yaptığı konuşma da bu anlamda önemli ipuçları vermektedir...
Sarıgül’ün en çok dikkat çeken sözlerinden bazıları şöyledir:
“İstanbul’un yeniden doğuşunu bismillah diyerek ilan edeceğiz.”
 “İstanbul’da huzuru bismillah diyerek sağlayacak kadro burada.”
“30 Mart akşamı 20:30’da Allah kısmet ederse cennet İstanbul’umuza hizmeti hep beraber yapacağız.”
“Siz zannetmeyin ki 30 Mart’ta Sarıgül kazanacak, CHP kazanacak.”
“Benim belediye başkanlarım sabah 06:00 kalkacak gece 23:00’e kadar koşacak.” 
“Benim belediye başkanım sorun değil çözüm üretecek. Başı açık olan da bizim başı kapalı olan da. Bize gelen yurttaşımıza nereden geldin, nerede oturuyorsun diye sormayacağız. Hangi partiye oy verdin demeyeceğiz. Tek soracağımız “Allah’ımın bana verdiği güçle sana nasıl yardımcı olabilirim? “
“Arkadaşlar o protokol tribünü oturursa ben de rahat edeceğim. Beni tanımıyorsunuz herhalde.”
“Belediye başkanlarım, İstanbul’da gece saat 02.00'de evinizi, işyerinizi savcılar ziyaret edebilir. Sakin olacağız.”
“Bu ses benim değil bu ses Bülent Ecevit’in, İsmet İnönü’nün Mustafa Kemal Atatürk’ün sesi.”
“Bugün Mustafa Sarıgül varsa önce Allah’a sonra kadınlarımıza borçluyum.”
“Bana önceliğin ne diye sorarsanız düşmeyen kalkmayan Allah’tır. Benim önceliğim engellilerimizdir.”
“Hayır, ben başkanlığa aday değilim. Ben büyüklerimizin evladı, gençlerimiz abisi olmaya adayım.”
“Taksim’de üç ağaca tahammül edemeyenler Sarıgül’e hiç tahammül edemiyorlar.”
“Ne çocuklarıma, ne yakınlarıma haram parayı Rabbim nasip etmesin. Siz beni biliyorsunuz. Benim lüks neyimi gördünüz. Böyle bir şey olamaz”
*
Aslında bu sözler karşısında fazlaca bir yoruma gerek yoktur...
Samimi ise farklı, değilse de farklı değerlendirmek gerekir...
Bizim samimi olduğuna inanmaktan başka yolumuz yoktur...
Tersi daha da kötüdür...
Bu çerçevede, birkaç ana noktaya işaret etmekte de yarar görülmektedir...
Her şeyden önce, Sarıgül’ün bir “megalomani” içinde olduğunu söylemek, abartılı bir değerlendirme sayılmamalıdır.
Bunun kanıya varmak için daha Büyükşehir belediye başkanı bile seçilmemişken, şu an kendisi gibi ilçe belediye başkanı olanları geçtiğimiz günlerde “gece saat bilmem kaçta arıyorum telefonu kapalı, açık olacak, belediyenin ışıkları yanacak” gibi sözlerle eleştirmesinden ve bugünkü konuşmasında sık sık “benim belediye başkanlarım” demesine bakmak yeterlidir...
Bu üslubun, R. Tayyip Erdoğan’ın o çok eleştirilen, benim bakanın, benim genel müdürüm, benim Genel Kurmay başkanın demesinden ne farkı vardır?
Üstelik R.Tayyip Erdoğan bunları söylerken başbakandır; bu üslubu bir yere kadar anlamak mümkündür...
Sarıgül ise sadece belediye başkan adayıdır...
İkinci dikkat çeken, iki lafın başında dini siyasette kullananların ağzıyla, “bismillah”, “Allah” ve “Rabbim” sözcüklerini kullanmasıdır...
Bu anlamda da adayı olduğu siyasi çizginin taraftarlarının çokça eleştirdiği bir üslubu sergilemektedir...
Nihayet, geçmişte de birçok kez yaptığı üzere, kendisini Ecevit ile İnönü ile Mustafa Kemal ile aynı kefede göstermeye gayret eden sözleri de ayrıca dikkat çekmektedir...
Son olarak, geçtiğimiz aylarda verdiği bir röportajda, renk renk takım elbiselerinin, kravatlarının, kazaklarının, ayakkabılarını olduğu, 15 yıldır aynı kişinin traş ettiği, evinde traş için ayrı odasının olduğu,  her gün iki takım elbise değiştirdiği, çıkardığı elbisenin dinlendirildiği, sonra Vitali beyden yadigar ütücüsünün geldiği, ardından kombincisinin gelip, o elbiseyi yeni gömleklerle kombinleyip giyime kazır hale getirdiği ve kıyafetlerinin Edwards’da dikildiği gibi hususların ön planda yer aldığı hatırlanınca, “benim lüks neyimi gördünüz” sözlerinin daha bir anlam kazandığını da eklemek gerekir...
Ne güzel söylemiş eskiler...
Üslub-u beyan aynıyla insandır...

Mustafa Tuğrul Turhan


1 yorum:

  1. Tek kelime bile ilâve etmeye gerek yok.Üslub-u beyan aynıyla insan.Sarıgül'ün sözlerine itibar eden insan güruhunun;daha başkan bile olmadan sarfettiği sözler nedeniyle şimdiden ipuçlarını verdiği günler geldiğinde,evet o günler geldiğinde,bu itibarlarının vebalini de taşımaları gerektiğinin üstünü çizmekten başka edecek sözüm yoktur.Kutlıyorum Mustafa Tuğrul Turhan!.....Taliha Değer

    YanıtlaSil