Üslub-u Beyan
Aynıyla İnsan...
Severim
eski sözleri...
Tabiri
caizse, birçok tecrübenin ürünüdür onlar...
İmbiklerden
geçirilmiş, öyle dile getirilmiştir...
“Üslub-u beyan,
aynıyla insan”
sözü vardır mesela...
Kişinin
konuşma tarzı ve hareketlerinin, kişinin iç dünyasının ve karakterinin aynası
olduğu anlamına söylenir...
Ne
kadar da doğrudur...
Bakın
çevrenizdeki insanlara üslupları, yeni ifadeyle tarzları, iç dünyalarının,
başka bir deyişle karakterlerinin yansıması değil midir?
İstisnalar
varsa eğer, ya o kişi göründüğü gibi olmamakta, ya da olduğu gibi
görünmemektedir...
Kaldı
ki, istisnalar kaideyi de bozmamaktadır...
*
Siyasilerin
meydanlarda yaptıkları konuşmalarının, kitleleri etkilemek amacıyla abartılı
olabileceği düşünülebilirse de, bunlarda bile bir karakter yansıması olduğunu
kabul etmek gerekir...
Hatırlayın
şöyle bir; Recep Tayyip Erdoğan’ın üslubu, sözcük seçimi farklı, Kılıçdaroğlu’nunki,
Bahçeli’ninki farklıdır...
Üsluplarında,
dünya görüşlerinin, temsil ettikleri siyasi çizginin olduğu kadar, kendi
karakterlerinin de yansıması olduğu muhakkaktır...
*
CHP’nin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün bugün Sinan Erdem
Spor Salonunda yaptığı konuşma da bu anlamda önemli ipuçları vermektedir...
Sarıgül’ün
en çok dikkat çeken sözlerinden bazıları şöyledir:
“İstanbul’un
yeniden doğuşunu bismillah diyerek ilan edeceğiz.”
“İstanbul’da
huzuru bismillah diyerek sağlayacak kadro burada.”
“30 Mart akşamı
20:30’da Allah kısmet ederse cennet İstanbul’umuza hizmeti hep beraber
yapacağız.”
“Siz zannetmeyin ki 30 Mart’ta Sarıgül kazanacak, CHP kazanacak.”
“Siz zannetmeyin ki 30 Mart’ta Sarıgül kazanacak, CHP kazanacak.”
“Benim belediye
başkanlarım sabah 06:00 kalkacak gece 23:00’e kadar koşacak.”
“Benim belediye
başkanım sorun değil çözüm üretecek. Başı açık olan da bizim başı kapalı olan
da. Bize gelen yurttaşımıza nereden geldin, nerede oturuyorsun diye
sormayacağız. Hangi partiye oy verdin demeyeceğiz. Tek soracağımız “Allah’ımın
bana verdiği güçle sana nasıl yardımcı olabilirim? “
“Arkadaşlar o
protokol tribünü oturursa ben de rahat edeceğim. Beni tanımıyorsunuz herhalde.”
“Belediye
başkanlarım, İstanbul’da gece saat 02.00'de evinizi, işyerinizi savcılar
ziyaret edebilir. Sakin olacağız.”
“Bu ses benim
değil bu ses Bülent Ecevit’in, İsmet İnönü’nün Mustafa Kemal Atatürk’ün sesi.”
“Bugün Mustafa
Sarıgül varsa önce Allah’a sonra kadınlarımıza borçluyum.”
“Bana önceliğin
ne diye sorarsanız düşmeyen kalkmayan Allah’tır. Benim önceliğim
engellilerimizdir.”
“Hayır, ben
başkanlığa aday değilim. Ben büyüklerimizin evladı, gençlerimiz abisi olmaya
adayım.”
“Taksim’de üç
ağaca tahammül edemeyenler Sarıgül’e hiç tahammül edemiyorlar.”
“Ne çocuklarıma,
ne yakınlarıma haram parayı Rabbim nasip etmesin. Siz beni biliyorsunuz. Benim
lüks neyimi gördünüz. Böyle bir şey olamaz”
*
Aslında
bu sözler karşısında fazlaca bir yoruma gerek yoktur...
Samimi
ise farklı, değilse de farklı değerlendirmek gerekir...
Bizim
samimi olduğuna inanmaktan başka yolumuz yoktur...
Tersi
daha da kötüdür...
Bu çerçevede, birkaç ana noktaya işaret etmekte de yarar görülmektedir...
Her
şeyden önce, Sarıgül’ün bir “megalomani” içinde olduğunu söylemek, abartılı bir
değerlendirme sayılmamalıdır.
Bunun
kanıya varmak için daha Büyükşehir belediye başkanı bile seçilmemişken, şu an
kendisi gibi ilçe belediye başkanı olanları geçtiğimiz günlerde “gece saat bilmem
kaçta arıyorum telefonu kapalı, açık olacak, belediyenin ışıkları yanacak” gibi
sözlerle eleştirmesinden ve bugünkü konuşmasında sık sık “benim belediye başkanlarım” demesine bakmak yeterlidir...
Bu
üslubun, R. Tayyip Erdoğan’ın o çok eleştirilen, benim bakanın, benim genel
müdürüm, benim Genel Kurmay başkanın demesinden ne farkı vardır?
Üstelik
R.Tayyip Erdoğan bunları söylerken başbakandır; bu üslubu bir yere kadar
anlamak mümkündür...
Sarıgül
ise sadece belediye başkan adayıdır...
İkinci
dikkat çeken, iki lafın başında dini siyasette kullananların ağzıyla, “bismillah”, “Allah” ve “Rabbim”
sözcüklerini kullanmasıdır...
Bu
anlamda da adayı olduğu siyasi çizginin taraftarlarının çokça eleştirdiği bir
üslubu sergilemektedir...
Nihayet,
geçmişte de birçok kez yaptığı üzere, kendisini Ecevit ile İnönü ile Mustafa
Kemal ile aynı kefede göstermeye gayret eden sözleri de ayrıca dikkat
çekmektedir...
Son
olarak, geçtiğimiz aylarda verdiği bir röportajda, renk renk takım elbiselerinin,
kravatlarının, kazaklarının, ayakkabılarını olduğu, 15 yıldır aynı kişinin traş
ettiği, evinde traş için ayrı odasının olduğu, her gün iki takım elbise değiştirdiği,
çıkardığı elbisenin dinlendirildiği, sonra Vitali beyden yadigar ütücüsünün
geldiği, ardından kombincisinin gelip, o elbiseyi yeni gömleklerle kombinleyip
giyime kazır hale getirdiği ve kıyafetlerinin Edwards’da dikildiği gibi
hususların ön planda yer aldığı hatırlanınca, “benim lüks neyimi gördünüz” sözlerinin daha bir anlam kazandığını
da eklemek gerekir...
Ne
güzel söylemiş eskiler...
Üslub-u
beyan aynıyla insandır...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Tek kelime bile ilâve etmeye gerek yok.Üslub-u beyan aynıyla insan.Sarıgül'ün sözlerine itibar eden insan güruhunun;daha başkan bile olmadan sarfettiği sözler nedeniyle şimdiden ipuçlarını verdiği günler geldiğinde,evet o günler geldiğinde,bu itibarlarının vebalini de taşımaları gerektiğinin üstünü çizmekten başka edecek sözüm yoktur.Kutlıyorum Mustafa Tuğrul Turhan!.....Taliha Değer
YanıtlaSil