5 Mart 2014 Çarşamba

Sarman...

Öğle saatlerine doğru bir kedi miyavlaması duyunca şaşırmış ve de inanamamış, dışarıdan gelen bir sesi miyavlamaya benzettiğini düşünmüştü...
Öyle ya çalıştığı kuruluşun yüksek binasının altıncı katında kedi ne gezerdi...
Mutlaka yanlış duymuş olmalıydı...
Sabahtan beri bitirmeye çalıştığı yazıyı tamamlamak için dikkatini toplamaya çalışırken aynı sesi birkaç kez daha duyunca nereden geldiğini anlamak için arayan gözlerle etrafa bakınca, aynı odada çalışan diğer arkadaşlarıyla göz göze gelmişti...
Evet, bu kez ses daha belirgindi ve odadaki herkes duymuştu...
Net bir kedi miyavlamasıydı bu...
Tamam, olacak iş değildi; bir kedi bu kata nereden nasıl gelebilirdi, bu mümkün görünmüyordu ama duyulan bir kedi miyavlamasıydı işte...
*
Hep birlikte aramışlar; önce sesin nereden geldiğini bulamamışlar, tam vazgeçecekken uzun koridordaki çiçek saksılarının arkasında gizlenen oldukça iri sarmanı görmüşlerdi...
Hayret etmemek elde değildi.
Bu kedi buraya ne zaman, nereden gelmiş olabilirdi?
*
Onları görünce ürken havyan koridorda oradan oraya koşmaya başlamış, tekrar gözden kaybolmuştu...
Kim bilir nereye sığınmıştı...
Kapısı açık odalardan birisine mi, koridorun sonundaki çay ocağına mı, nereye?
Onu bulup doğal ortamına bırakmak için tekrar aramaya başlamışlar, ancak yine aynı durumu yaşamışlardı...
Sarman kedi bu defa saklandığı bir odada bulunmuş, lakin yakalamak için uğraşılınca tekrar kaçmayı başarmış ve gözden kaybolmuştu...
Sonra araya öğle atili girmiş, kovalamacaya ara verilmiş, öğleden sonraki aramalarda da izine rastlanmamıştı...
Akşam olduğunda da sarmanın sesi duyulmayıp, ortalarda görünmeyince, nasıl geldiyse öyle gitmiş olmalı düşüncesiyle, iki günlük hafta sonu tatili için kapılar kilitlenip herkes evinin yolunu tutmuştu...
*
Pazartesi günü iş başı yapıldığında ise temizlik görevlisi sarmanı bir odadaki koltuğun üstünde bitkin halde uyuklarken görmüş, diğer çalışanlara haber vermişti...
Belli ki hayvancağız Cumartesi ve Pazar günleri, aç ve susuz olarak katta kapalı kalmıştı...
Hepsi sarmana acımış bir an önce onu dışarıya, doğal ortamına çıkartmak için seferber olmuştu...
Ama bu hareketlilik hayvanı iyice korkutmuştu...
İnsanların üstüne neden geldiğini anlamayan sarman, o mecalsiz haliyle oradan oraya kaçarken birden açık pencereye zıplamış, dengesini kaybedince önce pencerenin hemen altındaki, korkuluk demirlerine tutunmuş, bir süre bakındıktan sonra kendisini, oradaki zor durumundan kurtarmaya çalışan insanların şaşkın bakışları arasında kendisini altıncı kattan aşağıya bırakmıştı...
*
Hepsi, hızla aşağıya, sarmanın düştüğü yere koştuklarında, hareketsiz yatıyor, burun deliklerinden kan geliyordu...
Ancak karnı şişip şişip indiğine göre hala yaşıyor olmalıydı...
Ama acınacak haldeydi...
Çoğunun gözleri dolmuştu, bazıları gözyaşlarını tutamıyordu...
İçlerinden birisi hemen atılıp, hayvanı elleri arasına almış, hemen bir veterinere yetiştirelim diye bağırınca, diğerleri de toparlanmış ve sarman, zaman yitirilmeden en yakın veteriner kliniğine yetiştirilmişti...
Onu zarar vermeden yakalayamamışlardı ama hiç olmazsa ona son görevlerini yapmaya çalışıyorlardı...
*
Veteriner ilk muayeneden sonra sarmanın henüz yaşadığını, bacak kemiklerinde kırıklar, ciğerlerinde ve çenesinde tehlikeli yırtıklar olduğunu ameliyat edilmesi gerektiğini, yoksa yaşama şansının olmayacağını söylemiş, yapacağı operasyonların tutarını da açıklamıştı...
Söylediği tutar oldukça yüksekti...
Neredeyse, içlerinden bazılarının aylık maaşına denk geliyordu...
Göz göze gelmişler, ne yapalım dercesine birbirlerine bakıyorlardı...
O da bir candı...
Bir şeyler yapılmalıydı, ama nasıl olacaktı...
Derken, herkese karşılık beklemeden yardım etmesiyle tanınan arkadaşları hemen atılıp, tamam demişti, ne gerekiyorsa hemen yapılmasını, masraflarını kendisinin karşılayacağını söylemişti...
Bu çok ama çok önemli bir fedakarlık, tam anlamıyla bir insanlık dersiydi...
Paranın ne önemi var diyen insanlar hala vardı...
*
Sarman hemen ameliyata alınmış ve sonunda hayati tehlikeyi atlattığı haberi alınmıştı...
Birkaç gün daha veteriner kliniğinde gözetim altında kalması ve sonrasında da iyi bakılması gerekiyordu ama herkes buna razıydı...
Sonunda kurtarılmıştı ya, önemli olan buydu...
*
O birkaç gün geçmiş sarmanın klinikten taburcu olacağı gün gelmişti, fakat veteriner, geçirdiği operasyonlar nedeniyle güçsüz olduğunu, sokakta diğer hayvanlarla baş edemeyebileceğini, tırmanma ve koşma reflekslerini tekrar kazanması için hiç değilse on beş yirmi gün daha korunmasında yarar olduğunu söylüyordu...
Onu bu haliyle ortalarda bırakmak demek, tekrar ölüme terk etmek olacaktı...
Mutlaka bir çare bulunmalıydı...
*
Bu kez bir başka arkadaşları onu koruyabileceğini, oturduğu sitenin bahçesinin bunun için uygun bir ortam olabileceğini, site görevlilerinden de yardım alarak, sarmana belli bir süre kalabileceği güvenli bir yer bulabileceğini söylemiş, hepsinin yüzü gülmüştü...
Şimdi sarman emin ellerde yeni yaşamına hazırlanacaktı...
Hepsi çok sevinçliydi...
İnsanlık yapıp, hiçbir karşılık beklemeden bir canlıya yardım etmenin, onu kurtarmanın verdiği vicdani huzuru yaşıyorlardı...
Bundan daha büyük mutluluk olabilir miydi?


Mustafa Tuğrul Turhan                                                                05.05.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder