Sarman...
Öğle
saatlerine doğru bir kedi miyavlaması duyunca şaşırmış ve de inanamamış, dışarıdan
gelen bir sesi miyavlamaya benzettiğini düşünmüştü...
Öyle
ya çalıştığı kuruluşun yüksek binasının altıncı katında kedi ne gezerdi...
Mutlaka yanlış duymuş olmalıydı...
Mutlaka yanlış duymuş olmalıydı...
Sabahtan
beri bitirmeye çalıştığı yazıyı tamamlamak için dikkatini toplamaya çalışırken
aynı sesi birkaç kez daha duyunca nereden geldiğini anlamak için arayan gözlerle
etrafa bakınca, aynı odada çalışan diğer arkadaşlarıyla göz göze gelmişti...
Evet,
bu kez ses daha belirgindi ve odadaki herkes duymuştu...
Net
bir kedi miyavlamasıydı bu...
Tamam,
olacak iş değildi; bir kedi bu kata nereden nasıl gelebilirdi, bu mümkün
görünmüyordu ama duyulan bir kedi miyavlamasıydı işte...
*
Hep
birlikte aramışlar; önce sesin nereden geldiğini bulamamışlar, tam vazgeçecekken
uzun koridordaki çiçek saksılarının arkasında gizlenen oldukça iri sarmanı
görmüşlerdi...
Hayret
etmemek elde değildi.
Bu
kedi buraya ne zaman, nereden gelmiş olabilirdi?
*
Onları
görünce ürken havyan koridorda oradan oraya koşmaya başlamış, tekrar gözden
kaybolmuştu...
Kim
bilir nereye sığınmıştı...
Kapısı
açık odalardan birisine mi, koridorun sonundaki çay ocağına mı, nereye?
Onu
bulup doğal ortamına bırakmak için tekrar aramaya başlamışlar, ancak yine aynı durumu
yaşamışlardı...
Sarman
kedi bu defa saklandığı bir odada bulunmuş, lakin yakalamak için uğraşılınca
tekrar kaçmayı başarmış ve gözden kaybolmuştu...
Sonra
araya öğle atili girmiş, kovalamacaya ara verilmiş, öğleden sonraki aramalarda
da izine rastlanmamıştı...
Akşam
olduğunda da sarmanın sesi duyulmayıp, ortalarda görünmeyince, nasıl geldiyse öyle gitmiş olmalı düşüncesiyle, iki günlük hafta
sonu tatili için kapılar kilitlenip herkes evinin yolunu tutmuştu...
*
Pazartesi
günü iş başı yapıldığında ise temizlik görevlisi sarmanı bir odadaki koltuğun
üstünde bitkin halde uyuklarken görmüş, diğer çalışanlara haber vermişti...
Belli
ki hayvancağız Cumartesi ve Pazar günleri, aç ve susuz olarak katta kapalı
kalmıştı...
Hepsi
sarmana acımış bir an önce onu dışarıya, doğal ortamına çıkartmak için seferber
olmuştu...
Ama
bu hareketlilik hayvanı iyice korkutmuştu...
İnsanların
üstüne neden geldiğini anlamayan sarman, o mecalsiz haliyle oradan oraya
kaçarken birden açık pencereye zıplamış, dengesini kaybedince önce pencerenin
hemen altındaki, korkuluk demirlerine tutunmuş, bir süre bakındıktan sonra kendisini, oradaki zor durumundan kurtarmaya çalışan insanların şaşkın bakışları
arasında kendisini altıncı kattan aşağıya bırakmıştı...
*
Hepsi,
hızla aşağıya, sarmanın düştüğü yere koştuklarında, hareketsiz yatıyor, burun
deliklerinden kan geliyordu...
Ancak
karnı şişip şişip indiğine göre hala yaşıyor olmalıydı...
Ama
acınacak haldeydi...
Çoğunun
gözleri dolmuştu, bazıları gözyaşlarını tutamıyordu...
İçlerinden
birisi hemen atılıp, hayvanı elleri arasına almış, hemen bir veterinere
yetiştirelim diye bağırınca, diğerleri de toparlanmış ve sarman, zaman
yitirilmeden en yakın veteriner kliniğine yetiştirilmişti...
Onu
zarar vermeden yakalayamamışlardı ama hiç olmazsa ona son görevlerini yapmaya
çalışıyorlardı...
*
Veteriner
ilk muayeneden sonra sarmanın henüz yaşadığını, bacak kemiklerinde kırıklar, ciğerlerinde
ve çenesinde tehlikeli yırtıklar olduğunu ameliyat edilmesi gerektiğini, yoksa
yaşama şansının olmayacağını söylemiş, yapacağı operasyonların tutarını da
açıklamıştı...
Söylediği
tutar oldukça yüksekti...
Neredeyse,
içlerinden bazılarının aylık maaşına denk geliyordu...
Göz
göze gelmişler, ne yapalım dercesine birbirlerine bakıyorlardı...
O
da bir candı...
Bir
şeyler yapılmalıydı, ama nasıl olacaktı...
Derken,
herkese karşılık beklemeden yardım etmesiyle tanınan arkadaşları hemen atılıp,
tamam demişti, ne gerekiyorsa hemen yapılmasını, masraflarını kendisinin
karşılayacağını söylemişti...
Bu
çok ama çok önemli bir fedakarlık, tam anlamıyla bir insanlık dersiydi...
Paranın
ne önemi var diyen insanlar hala vardı...
*
Sarman
hemen ameliyata alınmış ve sonunda hayati tehlikeyi atlattığı haberi
alınmıştı...
Birkaç
gün daha veteriner kliniğinde gözetim altında kalması ve sonrasında da iyi
bakılması gerekiyordu ama herkes buna razıydı...
Sonunda
kurtarılmıştı ya, önemli olan buydu...
*
O
birkaç gün geçmiş sarmanın klinikten taburcu olacağı gün gelmişti, fakat
veteriner, geçirdiği operasyonlar nedeniyle güçsüz olduğunu, sokakta diğer
hayvanlarla baş edemeyebileceğini, tırmanma ve koşma reflekslerini tekrar
kazanması için hiç değilse on beş yirmi gün daha korunmasında yarar olduğunu
söylüyordu...
Onu
bu haliyle ortalarda bırakmak demek, tekrar ölüme terk etmek olacaktı...
Mutlaka
bir çare bulunmalıydı...
*
Bu
kez bir başka arkadaşları onu koruyabileceğini, oturduğu sitenin bahçesinin bunun
için uygun bir ortam olabileceğini, site görevlilerinden de yardım alarak, sarmana
belli bir süre kalabileceği güvenli bir yer bulabileceğini söylemiş, hepsinin
yüzü gülmüştü...
Şimdi
sarman emin ellerde yeni yaşamına hazırlanacaktı...
Hepsi
çok sevinçliydi...
İnsanlık
yapıp, hiçbir karşılık beklemeden bir canlıya yardım etmenin, onu kurtarmanın verdiği
vicdani huzuru yaşıyorlardı...
Bundan
daha büyük mutluluk olabilir miydi?
Mustafa Tuğrul
Turhan 05.05.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder