Köroğlu’nun
Kır Atı Tuğrul’un Kılıcı...
Bolu
beyi ve Köroğlu’nu bilmeyen yoktur...
Köroğlu,
Bolu beyinin gözüne mil çektirdiği seyis Yusuf’un oğludur...Babası Bolu beyi tarafından kör edildiği için ileride Köroğlu diye anılır...
*
Efsaneye göre, “At meraklısı olan Bolu Beyi, seyisi Yusuf'u cins bir at almaya gönderir; fakat Yusuf'un getirdiği tayı beğenmez, adamın gözlerine mil çektirir. Yusuf tayı ve oğlunu alıp memleketten çıkar. Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler. Tay, belli bir zaman sonra kanatlanır, eşsiz bir küheylan olur. Yusuf ile Ruşen Ali, Aras ırmağına gider, orada Bingöl'den inecek olan üç sihirli köpüğü beklerler. Yusuf, köpükleri içince, tekrar görmeye başlayacak, gençleşecek ve Bolu Beyi'nden intikamını alacaktır. Fakat, Ruşen Ali köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir. Yusuf buna bir yandan üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir. Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu'na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri de şairlik sağlar. Yusuf, oğluna intikamını almasını tavsiye ettikten sonra ölür. Ruşen Ali Kır-At'ı ile birlikte dağa çıkar. Köroğlu diye ün alır, bir derebeyi gibi yaşamaya başlar, her savaşta üstün gelir; bezirganlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Delikli demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, "sır olur", Kırklar'a karışır.”
*
Köroğlu’nun Bolu beyinin beğenmediği kır at ile yaşadığı süreç, olmaz denilenin olması, umutsuz görünenin, kötü sanılanın, başarıya ulaşmasının hikayesidir...
*
Benim, kimilerinin “kılıç”, kimilerinin “peygamber kılıcı” dediği çiçekle olan ilişkim de bir nevi Köroğlu’nun hikayesine benzer...
Benim,
kılıç çiçeğimle ilişkim de kendi çapında yoktan var olma, biterken yeniden doğma
hikayesidir...
*Yazılı ve ardında sözlü sınavı kazanıp, bir zamanların efsane kuruluşu Et ve Balık Kurumunda Müfettiş Yardımcısı olmuştum...
Kendime ait bir odam, masam ve koltuğum vardı...
Bütün müfettişlerin odalarında olduğu gibi benim odamda da güzel salon tipi çiçekler olsun istiyordum...
Sordum nasıl olabilir diye...
Kurumun büyük bahçesinin bir köşesinde çiçek serası olduğunu, gidip orada bahçıvanlardan isteyip beğendiğim çiçeği alabileceğimi söylediler...
Gittim, serayı gezdirdi bahçıvanlar; ama gel gör ki, müfettişlerin odalarında gördüğüm çiçeklerden hiç kalmamıştı...
Bahçıvanlardan biri, köşede duran solmaya yüz tutmuş bir çiçeği gösterip, isterseniz bunu verebilirim müfettiş bey dediğinde, belli etmesem de kızmıştım...
Neydi o öyle?
Uzun uzun dallı, ot gibi soluk bir bitki; bunun neresi çiçekti...
Lakin başka çiçek bulamayınca hem boş dönmemiş olmak, hem de iyi niyetli olduğu izlenimi edindiğim bahçıvanı kırmamak için o çiçeği alıp odama koymuştum...
*
O çiçeğin, kimilerinin kılıç, kimilerinin peygamber kılıcı dediği çiçek olduğunu yıllar sonra öğrendim...
Et ve Balık Kurumundan ayrılıp, bakanlık müfettişliğine geçerken yanımda götürdüğüm tek eşyan oydu...
Aynen, bakanlıktan emekli olup, evimde bir süreliğine inzivaya çekildiğimde olduğu gibi...
*
Bütün kılıç çiçeklerinin değil, ama bazı iyi cinslerinin çiçek aştığını da emekliliğimden bir süre sonra evimdeki nefis kokunun nereden geldiğini araştırınca öğrendim...
O enfes koku, yıllardır ayrılmadığım o kılıç çiçeğinden geliyordu...
O, Köroğlu’nun atı gibi, başta “bundan bir şey olmaz” dediğimiz çiçek, türünün en iyilerinden çıkmış, yıllar yıllar sonra mesleğimden kopartılıp emekli olamaya zorlandığım karanlık zor günlerde açmıştı...
Adeta, Köroğlu’nun kır atının Bolu beyine inadına serpilip gelişmesi ve Köroğlu’na moral kaynağı olduğu gibi, o da serpilip gelişmiş, bembeyaz çiçeklerini, uğradığım zulme tepki olarak, bana yoldaş olmak için açmıştı, yeni yüzyılın Bolu beylerine karşı...
*
O beyaz çiçeklerini sonraki yıllarda da açtı yılbaşlarına doğru...
Gelen yılı müjdeler, “yanındayım, seni en iyi ben bilirim, sen ne badireler atlattın boyun eğmedin dik dur” der gibi...
Hala beraberiz...
Köroğlu’nun “kır atı” gibi olan Tuğrul’un “kılıcıyla”...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder