28 Kasım 2014 Cuma


Mevlana’dan Kıssa...

Son günlerde en çok konuşulan ve gündemi işgal eden konu, Cumhurbaşkanının “Ak” sarayı...
Karun gibi gelip, Harun olmalarının abidesi adeta...
*
İktidara gelirken yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceklerini söylediler;  milletvekili lojmanlarını satıp halkın içinde oturdular...
*
Sonra...
Yolsuzluğun daniskanı yaptılar...
Yoksulluğu sistem haline getirip sadaka kültürü oluşturdular...
Yolsuzluk yasakları dört bir yana yaydılar...
Yargı kararlarının uygulanmaması için yasalar çıkarttılar; yolsuzluk soruşturmalarının kamuoyundan gizlenmesi için hükümet yanlısı mahkemelerden kararlar aldılar...
*
Bütün bunları yaparken de kutsal İslam dinini paravan olarak kullandılar...
Kendilerini “dindar” gösterip “dincilik” sergilerken, başkalarını inançsız göstermeye çalıştılar...
*
Oysa gerçek İslam’da Karun gibi gelip Harun gibi olmak yoktu...
Yoksulluğu hayat biçimi haline getirip, biat toplumu yaratarak iktidarını mutlak hale getirmek, ancak firavunların işi olabilirdi...
Gerçek inananlar, halkı yoksulken, yırtık ayakkabıyla dolaşırken, üstünde başında yokken saraylarda oturmazdı...
*
Hz. Mevlana Celalettin Rumi’nin Mesnevisi’nin 1. Cildinde, “maksat kıssadan hisse çıkartmaktır.” Diyerek anlattığı, Hz. Ömer ile ilgili şu hikaye, bu din sömürücülerinin kulağına küpe olmalıdır:
Tahtı Medine’de bulunan başbuğ kayserin elçisi Hz. Ömer’i görmeye gelir...
Ve halka, “Halifenin köşkü nerededir? Kaldığı yer hangi taraftadır?” diye sorar...
Elçi’ye derler ki, “Onun mülkü ve meskeni yoktur. Ancak aydın can köşkü vardır; onun meşhur büyüklüğü adaletindendir;  devlethanesi fakirlerinki gibidir.”
*
Mesnevideki bu hikaye, sadece Hz. Ömer’in meşhur adaletinin değil, aynı zamanda bugünkü iktidar sahiplerinin, o dillerinden düşürmedikleri “İslam” dininden hiç bir şey anlamadıklarının da hikayesi değil midir?

Mustafa Tuğrul Turhan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder