29 Kasım 2014 Cumartesi


Tunceli’ye Gitmek...

Bir başbakan düşünün, yurttaşlarının büyük çoğunluğu ülkesinin bir bölgesine can güvenliği olmadığı için rahatlıkla seyahat edemiyor...
İzmir’e İstanbul’a Muğla’ya Yozgat’a, Sinop’a gider gibi, Diyarbakır’a Şırnak’a, Batman’a gidemiyor...
O başbakan kalkıp, muhalefetteki siyasi parti genel başkanlarına deyim yerindeyse, “sıkıysa” gidin bunları “Dersim’de” söyleyin diyebilme ölçüsüzlüğünü gösterebiliyor...
*
Muhalefet genel başkanlarından birisi o başbakanın, o bölgeyi gidilemez hale getiren terör örgütünün baskısıyla adını değiştirerek, Dersim dediği Cumhuriyetin Tunceli’sine gidiyor...
O geldi diye terör örgütü ve yandaşları, esnafa kepenk kapattırıp, protesto gösterileri adı altında terör estiriyor...
O başbakan,” keşke Tunceli’ye gittiğinde sadece bir mekan ziyareti yapmanın ötesinde, Tuncelililerle kucaklaşabilme, onlarla göz göze bakarak konuşabilme imkanı ve cesaret bulmuş olsaydı.” Diyerek,

utanılacak bu durumdan siyasi rant devşirmeye çalışabiliyor...
*
Yönettiğini sandığı ülkede, bir Anayasal hak olarak,  isteyen herkesin istediği her yere seyahat etme özgürlüğünü sağlamakla yükümlü olduğu halde bunun yapılamaz hale gelmiş olmasından hicap duyacağına, hala üst perdeden konuşup meseleyi adeta sokak kabadayısı ağzıyla “cesaret” noktasına indirgeyebiliyor...
*
Sanki Tunceli’ye veya doğuda bir başka il’e gidilememesi, orada devlet otoritesinin neredeyse sıfıra inmiş olmasından, ana yollarda PKK teröristlerinin yolları kesip istedikleri gibi kontrol yapmasından, hatta oralarda görev yapan kamu güvenlik güçlerini tutuklamaya kalkmasından kaynaklanmıyormuş ve bu da en başta kendisinin “ayıbı” değilmiş de, sadece gitmek isteyenlerin cesaretiyle ilgili bir sorunmuş gibi pişkin davranabiliyor...
*
Oysa herkes biliyor ki, çözüm süreci denilen çöküş sürecini tanıyıp, biz de “çözümden” yanayız, hatta PKK’nın elebaşına sizin vereceğiniz sekreterya yetmez, derhal serbest bırakılsın diyecek herkes, her siyasi parti genel başkanı oralarda çiçeklerle, davul zurnayla karşılanacaktır...
Sn. Başbakan’ın “ustası” gibi, “PKK ile görüşen şerefsizidir” deyip, gizlice pazarlığa oturanlar, görünüşte posta atıp, yüz yüze geldiğinde siz o dediklerimize bakmayın siyaset böyle gerektiriyor diyenler, sekreterya talebini çok makul olarak değerlendirenler, oralara rahatlıkla gidecektir...
*
Oralar terör örgütünün kontrolunda olduğu süreceyse, ülkenin bölünmezliğini, devletin tekliğini savunan da her kimse olursa olsun, her gittiğinde protesto edilecektir...
*
Yani mesele “cesaretle” değil, aslında ülkenin bölünmesine ses çıkartmayıp PKK’nın yoluna güller serip sermemekle ilgilidir...
*
Onun için “bak biz gidiyoruz, siz gidemiyorsunuz demek”, bugün sadece ve sadece bölücü terör örgütü PKK’ya kimlerin koltuk değneği olduğunun göstermekten başka hiçbir mana ifade etmemektedir...
*
Ve işin özüne bakılırsa, hiç kuşku yok ki, bu tablo koskoca Türkiye Cumhuriyetinin getirildiği içler acısı durumu da ortaya koymaktadır...

Mustafa Tuğrul Turhan





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder