30 Aralık 2014 Salı

Bazen Susmak Konuşmaktan Daha İyidir...

Bir ülkenin geleceği tehlikedeyse eğer, orada, herkesten daha çok cesaretli olması, topluma önderlik etmesi gerekenler vardır...
Onlar, statüleri gereği toplumun kendilerinden beklenti içinde olacak konumda olanlardır...
Kuşkusuz, hangi statüte olanlardan cesaret ve önderlik bekleneceği, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma değişiklik gösterir...
*
Mesela, Mustafa Kemal’in kurduğu Laik Cumhuriyet, karanlığa sürüklenip, yok edilmek isteniyorsa, başta onun kurucusu olduğu partiden, o partinin genel başkanından, basın yayın organlarından, yasama ve yargı erkini temsil edenlerden, sivil toplum kuruluşlarından ve de onun ordusunu temsil eden emekli veya muvazzaf Genel Kurmay başkanından cesaretli olması beklenir...
*
Elbette, özellikle Genel Kurmay Başkanı başta olmak üzere bu kişi veya kurumların gösterecekleri cesaret, darbe yapmak veya darbeye çanak tutmak değil, demokratik kurallar içinde gereken tepkileri vermek, topluma önderlik etmektir...
*
Gazeteci Ahmet Hakan’ın dün CNN Türk kanalında önceki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ ile konuşmasını izlerken, çoğu zaman şaşkınlık içinde kaldım...
Başbuğ’un ülkenin kendisinden beklediği tavrı gösteremediğini düşündüm...
*
Şike davasında, salt başkanları Aziz Yıldırım’a sahip çıkan Fenerbahçe taraftarına övgü dizerken, bütün haksızlıklara karşı dikilen ve hak ve özgürlüklere, demokrasiye sahip çıkarak “Gezi’de” kahramanlaşan ve bugün darbe yapmakla suçlanıp yargılanan Beşiktaş’ın Çarşı grubundan söz etmemesini yadırgadım...
*
Orduya kurulan “kumpas” nedeniyle bir süre cezaevinde de yatan Başbuğ’un, mealen; kendisine ve orduya bir oyun tezgahlanacağını, o zamanın Başbakanı Erdoğan’a ilettiğini ancak, netice alamadığını, kendileri içerideyken 24 Aralık 2013 tarihinde, Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın, cemaati kastederek “bunlar orduya kumpas kurdular” demesiyle,  içerideki bütün arkadaşlarıyla birlikte umutlandıklarını, zamanında yaptıkları uyarıları nihayet siyasi iktidarın da gördüğünü, söylemesini hayretle izledim...
*
Çünkü Başbuğ, bu açıklamalarıyla aslında, AKP’nin, Ergenekon ve Balyoz gibi orduya karşı yapılan “oyunlardan” sadece ve sadece “cemaati” sorumlu gösterip, kendisini “sütten çıkma ak kaşık” göstermesine yönelik stratejisini kuvvetlendirmiş olmaktadır...
Cemaati suçlu, Hükümeti,  bir başka deyişle siyasi iktidarı ise, aldatılmış olarak göstermektedir...
Oysa bir Genel Kurmay Başkanının, orduya operasyon yapılacağı istihbaratı kendisine kadar ulaşmışsa, bu bilgiden, emrinde MİT ve Polis bulunan hükümetin başbakanının da haberi olması gerektiğini bilmesi gerekir...
*
En azından, bugün toplumun kendisinden beklenen cesareti gösterip, doğruları konuşamıyorsa, hiç konuşmaması, susması gerekir...
*
Zira özel TV kanallarında boy gösterip AKP’yi, yakın geçmişte orduya ve demokrasiye karşı gerçekleştirilen oyunlardan soyutlayarak, “cemaat” tarafından aldatılmış göstererek yaptığı ve yapacağı her konuşma, hakkında açılan davalardan kurtulmasını sağlayacak olsa da ülkenin ve cumhuriyetin çöküşünü daha da hızlandıracaktır...
*
Oysa “söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır”...
Ki, bunu en iyi bilmesi gereken de Mustafa Kemal’in ordusunda en üst komuta kademesinde bulunan kendisidir...

Mustafa Tuğrul Turhan








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder