Milletçe
Alkışlamak Talihsiz Paradokstur...
Yaşı
yetenler bilir, eskiden, yaşamını bir dava uğruna mücadeleye adayanların son
yolculuğuna uğurlandığı cenaze törenlerinde olsun, miting meydanlarında olsun,
sloganlar atılır, sol veya sağ yumruklar havaya kaldırılırdı...
*
Bir
protesto “biçimi” olarak “alkışlamak”, son yıllarda moda oldu...
*
Buna
bir protesto biçimi demek bile tartışılır aslında...
*
Bunu,
benimseyenler olduğu kadar, benimseyenler de vardır...
*
Rahmetli
Cem Karaca’nın, öldüğünde cenazesinde alkış tutulmamasını vasiyet ettiğini
sevenleri hatırlar...
*
Alkışın,
özellikle son yıllarda bir protesto biçimi olarak yaygınlaşması, bilinçli bir
tercih değil, toplum üzerindeki baskı nedeniyle slogan atmanın, pankart açmanın,
doğrudan dikilmenin ağır yaptırımlara uğratılmasının getirdiği zorunlu bir
sonuçtur...
*
Yani
kimse kusura bakmasın, ama alkış, son tahlilde sinmenin, çekinmenin ve hatta korkmanın
ürünü olarak ortaya çıkmış, dolaylı ve pasif bir “protesto” şeklidir...
*
Hal
böyleyken; reklamcı Ali Taran’a
uyup, bir taraftan miting meydanlarında
“korkmayın, yılmayın, sinmeyin” denilirken, diğer taraftan seçim kampanyasını “milletçe
alkışlıyoruz” sloganı üzerine inşa edilmesi, olsa olsa ülkenin mücadele
tarihinden bihaber, talihsiz bir paradokstur...
Mustafa Tuğrul
Turhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder