Manzara-i
Umumiye...
*
Yanlış ve hayal ürünü dış politikalar sonucu hemen bütün komşu devletlerle ilişkiler kopmuş, sınırların elek gibi olması nedeniyle ülke, yolgeçen hanına dönmüş, IŞİD belasının hedefi haline gelmiş, canlı bombalar ortalıkta cirit atar olmuşsa...
*
Başbakan, “mahalle kabadayısı” mantığıyla misliyle karşılık verilip yüzlerce IŞİD militanının etkisiz hale getirildiğiyle övünebiliyorsa...
*
Barış içinde bir arada yaşamayı değil, aslında emperyalist “dostlarından” aldıkları destekle Cumhuriyetten rövanş almayı hedefleyenlerin, art hesaplarının ürünü olarak, önce “çözüm süreci”, sonra “yok etme ve inlerine girme süreci” şeklinde ortaya çıkan, birbiriyle taban tabana zıt günü birlik uygulamaları sonucunda ülke iç savaş noktasına gelmişse...
*
Güneydoğu’da, Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi hemen her gün onlarca insan çatışmalarda hayatını kaybediyorsa...
*
Bölgenin birçok şehrinde okullar kapanmış, hastanelerde hizmet “öylesine” yürür hale gelmiş, halk evlerini terk etmişse...
*
Devletin güvenlik elemanları, silahlı çatışmaların yaşandığı bu şehirlere ancak geçici görevle gönderilebiliyor, anlı şanlı generallerin yönettiği operasyonlara rağmen Diyarbakır’ın sokaklarına günlerce girilemiyor, anti-demokratik sokağa çıkma yasakları kaldırılamıyorsa...
*
PKK terörü, Kürt meselesinin parlamento zemininde konuşulmasını askıya aldırmışsa...
*
O parlamento, kan gövdeyi götürürken çok acelesi varmış gibi, başkanlık sistemi getiren yeni Anayasa yapma telaşına düşmüşse...
*
Bu gidişattan rahatsızlık duyan ve sayıları giderek azalan gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler seslerini biraz yükseltme cesareti gösterdiklerinde takibata uğruyor, işinden gücünden oluyor, içeri atılıyor ve iktidar yalakası, güce tapan mafya babalarınca açıkça tehdit ediliyorsa...
*
Atatürk’ün koltuğunda oturan kişi, ettiği yemine rağmen her gün Anayasa’yı defalarca ihlal ediyorken, ona buna Anayasal ve Yasal görevlerini “hatırlatıyor” ve arkasından cadı avları başlatılıyorsa...
*
Milliyetçi geçinen sözde muhalefet partisi, ideolojisinin dar ufku nedeniyle iktidarın bastonu haline gelmiş ve yangına körükle gidiyorsa...
*
Bundan daha elim ve daha vahim olarak, Mustafa Kemal’in kurduğu ordu ve parti, kendisinin adını bile duymaya tahammül edemeyenlerle aynı yolun yolcusu olmuşsa...
*
Gelecek günlerin, bugünden daha karanlık olacağını; dolayısıyla demokrasiden, insan haklarından, özgürlükten ve aydınlıktan yana olanların, siyasi iktidarla birlikte, destekçisi “suni muhalefete” karşı da mücadele vermek zorunda kalacağını ve haliyle bu mücadelenin, önceki süreçlere göre çok daha çetin koşullarda gerçekleşeceğini söylemek, kehanet olmasa gerektir...
M.T.T
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder