Bazen Susmak
Konuşmaktan Daha İyidir...
Bir
ülkenin geleceği tehlikedeyse eğer, orada, herkesten daha çok cesaretli olması,
topluma önderlik etmesi gerekenler vardır...
Onlar,
statüleri gereği toplumun kendilerinden beklenti içinde olacak konumda olanlardır...
Kuşkusuz,
hangi statüte olanlardan cesaret ve önderlik bekleneceği, ülkeden ülkeye,
toplumdan topluma değişiklik gösterir...
*
Mesela,
Mustafa Kemal’in kurduğu Laik Cumhuriyet, karanlığa sürüklenip, yok edilmek
isteniyorsa, başta onun kurucusu olduğu partiden, o partinin genel başkanından,
basın yayın organlarından, yasama ve yargı erkini temsil edenlerden, sivil
toplum kuruluşlarından ve de onun ordusunu temsil eden emekli veya muvazzaf
Genel Kurmay başkanından cesaretli olması beklenir...
*
Elbette,
özellikle Genel Kurmay Başkanı başta olmak üzere bu kişi veya kurumların
gösterecekleri cesaret, darbe yapmak veya darbeye çanak tutmak değil,
demokratik kurallar içinde gereken tepkileri vermek, topluma önderlik
etmektir...
*
Gazeteci
Ahmet Hakan’ın dün CNN Türk kanalında önceki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ
ile konuşmasını izlerken, çoğu zaman şaşkınlık içinde kaldım...
Başbuğ’un
ülkenin kendisinden beklediği tavrı gösteremediğini düşündüm...
*
Şike
davasında, salt başkanları Aziz Yıldırım’a sahip çıkan Fenerbahçe taraftarına
övgü dizerken, bütün haksızlıklara karşı dikilen ve hak ve özgürlüklere,
demokrasiye sahip çıkarak “Gezi’de” kahramanlaşan ve bugün darbe yapmakla suçlanıp
yargılanan Beşiktaş’ın Çarşı grubundan söz etmemesini yadırgadım...
*
Orduya
kurulan “kumpas” nedeniyle bir süre cezaevinde de yatan Başbuğ’un, mealen; kendisine
ve orduya bir oyun tezgahlanacağını, o zamanın Başbakanı Erdoğan’a ilettiğini
ancak, netice alamadığını, kendileri içerideyken 24 Aralık 2013 tarihinde,
Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın, cemaati kastederek “bunlar orduya
kumpas kurdular” demesiyle, içerideki
bütün arkadaşlarıyla birlikte umutlandıklarını, zamanında yaptıkları uyarıları
nihayet siyasi iktidarın da gördüğünü, söylemesini hayretle izledim...
*
Çünkü
Başbuğ, bu açıklamalarıyla aslında, AKP’nin, Ergenekon ve Balyoz gibi orduya
karşı yapılan “oyunlardan” sadece ve sadece “cemaati” sorumlu gösterip,
kendisini “sütten çıkma ak kaşık” göstermesine yönelik stratejisini kuvvetlendirmiş
olmaktadır...
Cemaati
suçlu, Hükümeti, bir başka deyişle
siyasi iktidarı ise, aldatılmış olarak göstermektedir...
Oysa
bir Genel Kurmay Başkanının, orduya operasyon yapılacağı istihbaratı kendisine
kadar ulaşmışsa, bu bilgiden, emrinde MİT ve Polis bulunan hükümetin başbakanının
da haberi olması gerektiğini bilmesi gerekir...
*
En
azından, bugün toplumun kendisinden beklenen cesareti gösterip, doğruları
konuşamıyorsa, hiç konuşmaması, susması gerekir...
*
Zira
özel TV kanallarında boy gösterip AKP’yi, yakın geçmişte orduya ve
demokrasiye karşı gerçekleştirilen oyunlardan soyutlayarak, “cemaat” tarafından
aldatılmış göstererek yaptığı ve yapacağı her konuşma, hakkında açılan
davalardan kurtulmasını sağlayacak olsa da ülkenin ve cumhuriyetin çöküşünü
daha da hızlandıracaktır...
*
Oysa
“söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır”...
Ki,
bunu en iyi bilmesi gereken de Mustafa Kemal’in ordusunda en üst komuta
kademesinde bulunan kendisidir...
Mustafa Tuğrul
Turhan